INmagazine Zirve Özel | Page 33

netici olduğuna hükmederken, bir baş- ka kararında “ticaret müdürü” unvanı- na sahip çalışanın yönetici olarak kabul edilemeyeceğine karar vermiştir. Peki yönetici olmak veya olmamak neyi değiştirir? Şirket yöneticisinin sorumluluğunun kapsamı nedir? Yetki devri aynı zamanda sorumluk devri so- nucunu doğurur mu? Türkiye’de faaliyet gösteren ulusal ya da uluslararası şirketlerin farklı sahalara yayılan faaliyetleri sırasında, yönetici ve çalışanların çeşitli nedenlerle karşılaşa- bilecekleri yaptırımlar hem hukuki hem de cezai olabilmektedir. Yöneticilerin sorumluluğu söz konusu olduğunda ilk akla gelen yöneticilerin hukuki sorumluluğu, diğer bir ifadeyle tazminat sorumluluğudur. Yöneticilerin şirket adına üçüncü kişilerle yapmış oldukları işlemlerde temsil ve idare görevlerinin, kasten veya ihmali davra- nışla şirketin zarar etmesine sebep ol- ması halinde, Türk Ticaret Kanunu’nda tazminat sorumluluğu öngörülmektedir. Ayrıca eğer şirket, yöneticilerin yapmış oldukları haksız fiiller nedeniyle üçüncü kişilere karşı bir tazminat yükümlülüğü- ne maruz kalırsa, bu durumda şirketin ilgili yöneticilere karşı Türk Borçlar Ka- nunu ilgili maddeleri kapsamında rücu hakkı bulunmaktadır. SORUMLULUĞUN DEVRİ MÜMKÜN MÜ? Yöneticilerin karşılaşabilecekleri ve bü- yük kaygılar yaratan diğer sorumluluk türü ise, adli para cezası ve hatta ha- pis cezalarını da içeren cezai sorumlu- luktur. Bu alanla ilgili karşılaşılabilecek sorunların çözümü açısından, sorunla karşılaşılan ilk günden itibaren ve hatta daha bu sorun doğmadan önce bütün süreci öngören bir bakış açısına sahip olunması, kritik önemdedir. Şirketlerin aldıkları kararlar suç teşkil ettiği takdir- de, bu suçların, kasıt veya ihmalleri ve yönetim yetkileri oranında şirket yöneti- cilerine isnat edilebilmesi mümkündür. Bütün bunları söylemiş olmakla birlik- te dikkat çekilmesi gereken önemli bir husus, sorumluluğun yetki devriyle be- raber devredilip devredilemeyeceğidir. Özellikle 2012 yılında yürürlüğe giren yeni Türk Ticaret Kanunu ile, şirketlerde iş bölümü ve yetki devri daha da ön pla- na çıkmıştır. Buna göre yönetim kurulu- na, esas sözleşmede bu yönde hüküm bulunması şartıyla, düzenleyeceği bir iç yönergeye göre (yönetim kurulunun devredilemez görevleri hariç) yönetimi kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devredebilme imkânı tanınmak- tadır. Bu durumda yönetim kurulu, dev- redilen görev ve yetkilerden kural olarak sorumlu olmayacak; ilgili iş, hangi mu- rahhas üyenin/ilgili üçüncü kişinin gö- rev alanına giriyorsa, o kişinin hukuki ve cezai sorumluluğu gündeme gelecektir. Ancak yönetim kurulunun, söz konusu görev ve yetkilerin devredildiği kişilerin seçiminde makul özeni göstermedi- ği ispat edilirse, Türk Ticaret Kanunu uyarınca hukuki sorumluluğu devam edecektir. Dolayısıyla, iç yönergede belirsizliğe mahal vermeyecek şekilde şirketin yönetiminin düzenlenerek gö- rev ve yetkilerin açık şekilde tanımlan- ması ve bunların devredildiği kişilerin belirlenmesinde özen gösterilmesi ve yönetim kurulu üyelerinin katılmadıkları kararlara karşı çekincelerini bir muha- lefet şerhi ile karara işletmeleri önem taşımaktadır. Cezai sorumluluk bakımından değerlen- dirme yapıldığında ise, şirketlerin T.C. Anayasası düzenlemesi gereğince cezai sorumluluğu olmadığı için, şirket adı- na yolsuzluk vakalarında bu fiili kimin gerçekleştirdiğinin tespiti çok büyük önem arz etmektedir. İlgili fiile ilişkin bir delil varsa, yönetici bakımından sorun TÜRKIYE’DE FAALIYET GÖSTEREN ULUSAL YA DA ULUSLARARASI ŞIRKETLERIN FARKLI SAHALARA YAYILAN FAALIYETLERI SIRASINDA, YÖNETICI VE ÇALIŞANLARIN ÇEŞITLI NEDENLERLE KARŞILAŞABILECEKLERI YAPTIRIMLAR HEM HUKUKI HEM DE CEZAI OLABILIR. YÖNETICILERIN SORUMLULUĞU DEYINCE DE ILK AKLA GELEN, YÖNETICILERIN TAZMINAT SORUMLULUĞUDUR. sadece, genellikle hukuki sorumluluğu gündeme getirebilecek olan gözetim ve denetim yükümlülüğüne ilişkin olmak- tadır, çünkü ceza sorumluluğu şahsidir. Ancak, önemli olan şirket içindeki yetki dağılımı ve işlenen suç neticesinde ki- min ne şekilde menfaat elde ettiğinin tespitidir. Özellikle karmaşık bir eylem- ler zincirinde faili tespit etmek mümkün olmadığında, maalesef şirket yönetici- leri şirketi temsil yetkileri sebebiyle bir soruşturma sürecine maruz kalabilirler. Bu can sıkıcı soruşturma sürecini önle- mek adına, şirketin iç yönergesinde yet- ki dağılımının net bir şekilde yapılması büyük önem arz etmektedir. HUKUKİ SORUMLULUK Yukarıda değinildiği üzere, yöneticile- rin hukuki sorumluluğunu düzenleyen kaynakların başında Türk Ticaret Kanu- nu gelmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 553’e göre, “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar”. Görüldüğü üzere madde, yöneticilerin sorumlu- luğunu tanımlama veya sayma yoluna gitmemiştir. Bu takdirde yöneticilerin sorumlu olduğu hareketler neye göre belirlenecektir? Cevap yine Türk Ticaret Kanunu’nda saklıdır. Türk Ticaret Kanu- nu madde 369’a göre, Yönetim Kuru- lu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yönetici- nin özeniyle yerine getirmek ve şirket menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlüğü altındadır. Burada anahtar kelimelerimiz, tedbirli bir yönetici kavramdır. Ticaret Kanu- numuz yöneticilerin sorumlu olacakları eylemleri sayma veya tanımlama yolu- na gitmemiş, bunun yerine yöneticilere objektif bir davranış yükümlülüğü getir- miştir. Buna göre yöneticiler, şirket iş ve idaresinde aldıkları kararlarda “tedbirli birer yönetici gibi” davranmak yüküm- lülüğü altındadır. Tedbirli bir yönetici ise, alacağı kararlarla ilgili asgari araş- tırmayı yapmış, bilinçli ve mantıklı bir kişinin aynı şartlar altında göstermesi 31