INmagazine Zirve Özel | Page 17

yönetim kurulu düzeyindeki insanlara adalet mekanizmaları dokunamıyor; hatta minimum yedi sıfırlı dolarlı tazminatlarını bile alıp ellerini kollarını sallayarak dolaşabiliyorlar. Ülkemizde de 2001 krizine neden olan ve bankacılık sistemi içinde “hortumcular” olarak yansıyan bir film izledik. Bu filmin başrol oyun- cularından hiçbirine mevduatlarının arkasın- dan bir bardak su içenlerin vicdanına yansıyan bir adaletin gelmediğini biliyoruz! Toplumbilimciler daha iyi değerlendirecektir. İki temel davranış sorumlu mevkilerdeki pro- fesyonelleri “yan yollara” itmekte. İlki, kişinin kendinden kaynaklanan ahlaki davranış bo- zukluğu nedeniyle kendi cebini doldurmaya yönelik suiistimal, rüşvet, yolsuzluk gibi işlerin içine dalması. Belki kurumsal sistemler zaman içinde bu niyette olan kişilerin önünü kapata- bilir ama art niyetli kişiler her zaman olacaktır. İkinci grup ise birincisinden daha tehlikeli; kendinden menkul bir takım “hedeflere” ula- şabilmek için kendisi de dahil olmak üzere üst yönetimi yan yollara sapmaya zorlamak. Buna bir de tepedeki yöneticisinin egosu, hırsı, aç- gözlülüğü, arsızlığı eklenirse işte ortaya 2008 küresel finansal krizi gibi devletleri bile sarsan boyutta yıkımlar gelebiliyor. İTİBAR LİGİNDE NASIL YER ALIRSINIZ? Bizler itibarı ve itibar yönetimini anlatırken bu- nun bir “proje” değil bir “felsefe” olduğunun altını çiziyoruz. Tepede şirketi yönetenlerin de bu felsefenin “öğretmenleri” olduğu inancı ile hareket ediyoruz. Şirketlerin “itibar liginde” yer alabilmelerinin önkoşulu ise bunun için bir “bedel” ödemeyi baştan göze almaları. Yakın geçmişte iki önemli gelişme uluslararası med- yada yer aldı. Mars çikolata ve şekerlemelerini üreten şirketin Almanya’da bir tüketici şikâyeti üzerine ürünün içinde minik bir ambalaj artı- ğı bulunması nedeniyle 55 ülkede tüm ürün- lerini geri toplama kararı vermesi… Şirket bu kararı alırken herhangi bir regülasyon uyarısı da almamıştı. Şirkete milyonlarca dolara mal olan bu karar onun sadece kendi tüketicileri nezdinde değil, tüm dünyada itibar ligine layık olduğunu tescilledi. yemeksepeti.com’un kurucusu Nevzat Aydın YEMEKSEPETI. COM SATIŞINDAN SONRA ŞIRKET SAHIPLERININ SATIŞTAN ELDE EDILEN GELIRDEN 27 MILYON DOLARI ÇALIŞANLARA DAĞITMASI IŞ DÜNYASI TARIHINDE UZUN YILLAR “ETIK VE ADIL” OLMAK KONUSUNDA ÖRNEKLENECEK BIR GELIŞME OLDU. Ülkemizde de yemeksepeti.com satışın- dan sonra şirket sahiplerinin satıştan elde edilen gelirden 27 milyon dola- rı çalışanlara dağıtması iş dünyası tarihinde uzun yıllar “etik ve adil” olmak konusunda örneklenecek bir gelişme oldu. Şirket sahiplerinin hiçbir taahhüdü yoktu. Yasal olarak böyle bir zorunlulukları da yoktu. Kimse onlardan böyle bir talepte de bulunmamıştı. Ama vergileri ile birlikte “bu başarıyı çalışanlarımıza borçluyuz” diyerek bu kararı verdiler. Etik, uyum, iç denetim, iç soruşturma ve di- ğerleri hayata hangi pencereden baktığımızla ilgili bir konudur. Her şirketin güzel sözcükler ile kaleme aldıkları “kurumsal değerleri” var. Bunlar toplantı odalarındaki duvarlara güzel çerçeveler içinde asılı! Hemen hemen tüm şirketlerin değerler manzumesinde belki de “moda” olduğu için “etik” de var! Ama bu değerlerin bir bütün olarak şirketin politika ve süreçlerine yansıyıp yansımadığı belirleyen sistemleri yok. Var olan sistemler ortaya çıkan arızaların tamir ve bakımına yönelik! Aslında “yarın sabahtan” itibaren yapılması gereken basit bir reçete var; her şirket tüm toplantılarda alınan kararların şirketin kurum- sal değerlerine uygun olup olmadığını toplantı sahibinden talep edebilir. Bir arıza varsa sahibi ile birlikte konu kaynağında tespit edilebilir. Yani kurumsal değerler bir aksesuar değil iş- levsel bir checklist gibi kullanılabilir. 15