INmagazine Sayı 8 (Ekim, Kasım, Aralık) | Page 6

İLETİŞİM

Aklımız Diplomasızlara Emanet

Nasılsa Unutuluyor mu ?

4
Günümüzdeki iletişim kazaları , sanıldığı gibi “ nasılsa unutulmuyor ”; markalara ve şirketlere çok ciddi , kalıcı zarar verebiliyor . Ve kimse beynini diplomasız bir doktora emanet etmezken , düşüncelerimiz , algı mekanizmamız ve hatta duygularımızla ilgili herkesin etki yapma hakkına sahip olması normal mi sizce ?
Yazı : Arzu Pınar Demirel , Headline İletişim

İletişim , tıp veya hukuk gibi , diplomasız yapılamayan bir meslek dalı değil . İletişim Fakültesi ’ nden mezun olmayanlar da , kariyerlerini reklam , halkla ilişkiler , sosyal medya gibi iletişimin çeşitli alanlarında yapabiliyor . Bazıları psikoloji , sosyoloji , işletme eğitimi aldıklarından dolayı , sosyal bilimlere daha yakın olsalar da ; gıda uzmanından , kimya mühendisine , bu alanın kapısını açmadığı yok . Ne de olsa iletişim mesleğinden bahsediyoruz . Araya duvar örüp , “ sen gel , sen git ” demek yakışır mı hiç ! İşin özü , birbirinden farklı eğitim , kültür , gelir grubundan insanların anlaşabilmelerini , ortak bir zeminde buluşmalarını sağlamak . Tek bir kelimeye bile birbirinden farklı anlamlar yüklendiği , birinin kara dediğine ötekinin beyaz dediği bir ortamda , diyalog başlatabilmek . Kimi zaman milyonlarca insanın bir lideri desteklemesini sağlamak , kimi zamansa bir markayı vazgeçilmez kılmak . Şirket çalışanlarının etik değerlere sahip çıkmalarında da , kriz yönetiminde de iletişimci- lerin rolü var . Birbirini yakından tanıyan iki kişi bile zaman zaman anlaşmakta zorluk çekerken ; iletişimi kitlesel olarak yönetebilmek büyük maharet istese de , diploma gerektirmiyor . Meslek olarak tanınmadığından veya akademide temsil edilmediğinden değil . Tam aksine her yıl , sektörde duyulan ihtiyacın üstünde , pek çok genç , iletişim fakültelerinden mezun oluyor . Ancak genel kanı ; bu mesleğin bir şekilde öğrenilip , icra edilebileceği yönünde . Örneğin Tıp Fakültesi ’ nden mezun olmayan birisi hasta tedavi etmeye kalkarsa , ona büyük zarar verebilir . Şimdi sorarım sizlere ; insanları etkilemek hayati bir konu değil midir ? Etik kurallara bağlı olmayan iletişimciler , kitleleri olmadık ideolojilerin peşinden sürükleyebilir ; içi boş vaatlerle , batırana kadar alışveriş yaptırabilir , halkı yalan yanlış bilgilendiremez mi ? İçinde bulunduğumuz bu iletişim ve teknoloji çağında , hayati öneme sahip değil mi ? Evet , belki öldürmez . Ancak düşüncelerimizi kontrol edebilir , hayatımızı çalabilir ve bedeli çok ağır olabilir . Aldatıcı görsel ve ifadeler , dikkati başka yöne çekme , yeşil badana diye adlandırılan , içi boş , sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlikle ilgili söylemler , kadınları seks objesi olarak konumlandırma , çocuklarla duygu sömürüsü , iletişim çalışmalarında karşılaştığımız olumsuz yöntemlerden bazıları . Aslında konu etkilemekse , gerçek hayattan uzak , büyülü bir dünyanın içine çekilmeye , hafiften abartılmasına hiçbirimiz ses çıkarmıyoruz . Gerçekleri yüzümüze , olduğu gibi vuran reklamların sattırmayacağını çoğumuz tahmin edebiliyoruz . Ancak bazı şirketler , markalar veya kişiler sınırı geçebiliyor . İkna sanatını , kandırmayla karıştırabiliyor . Örneğin yakın zamanda , Sırma Su , twitter üzerinden Halep ’ e su yardımı yaptığını yazarak , fotoğrafını paylaştı . Ancak fotoğrafın , işinin ehli iletişimciler tarafından uyarlanmadığı ve logoların sonradan eklendiği çok aşikardı . Nitekim orijinal görsel de , sosyal medyada hızla yayılarak ; Sırma Su yalancılıkla itham