INmagazine Sayı 7 (Temmuz, Ağustos, Eylül) | Page 29

kınma ” Konferansı ’ nda gündeme gelen ana hedefler 25 Eylül 2015 tarihinde , yani bundan yaklaşık bir yıl önce üye ülkeler tarafından kabul edildi . Enerji kaynaklarının kullanımı ve yenilenebilir enerji , temiz içme suyuna erişim ve hijyen , karada ve suda yaşam ve canlıların korunması , iklim seferberliği , açlıkla başa çıkma gibi tartışmaları içinde barındıran bu hedefler ; eğitim , cinsiyet eşitliği , sektörel altyapı ve inovasyon , çalışma şartlarının düzenlenmesi , yoksullukla savaş , barış ve adalet alanında sağlam kurumsallaşma , sorumlu tüketim , şehir ve vatandaşlar konularında da farkındalığı artırma yani bütünsel bir “ sürdürülebilirlik ” bakış açısının oluşmasına katkıda bulunan SKH ’ ler , farklı disiplinlerin işbirliğini geliştirme fırsatını da yarattı .
KÜLTÜR VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Makro bakış açısından ekolojinin yanında ekonomik ve sosyal sütun da 2002 ’ de Johannesburg toplantısından bu yana Binyıl Daha Sonra Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ’ nin en önemli dayanağını ortaya koyuyor . Diğer yandan kültür politikaları da , “ sürdürülebilirlik ” tartışmasına eşlik eden bir seyirle önemini özellikle uluslararası arenada artırıyor . Özellikle Avrupa Birliği projesinin temelini oluşturan kültür boyutu ve onun kurumlarının işbirliği ve entegrasyonu , şehirlerin uluslararası rekabet ortamında ülkelerin önüne geçmesi ve AB içinde başlatılan Avrupa Kültür Başkenti programının öğretileri , Avrupa Komisyonu ’ nun AB ’ nin tüm üyeleri dahil bir grup ülkenin kültür politika metinlerinin yazılı hale gelmesi için verdiği teşvikle değişen dünya koşullarında bu somut olmayan “ sütun ” da dördüncü olarak tartışmalara dahil oldu . Almanya UNESCO Komiserliği , 2005 ’ de yayınlanan Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi ’ ni takiben , dünyanın dört bir yanından genç araştırmacılara davetle , bir çalışma grubu kurmuş ve bu çalışma grubunun üyeleri hem kendi ülkelerinde kültürel çeşitlilik sözleşmesinin farklı paydaşlar tarafından anlaşılıp benimsenmesi için bir çaba göstermiş ; hem de BM tarafından yeniden lanse edilen “ Kalkınma Hedefleri ” ile kendi çalışma konuları arasında paralellik kurmuştur . “ Sürdürülebilir Kalkınma ”, kültür politikaları ile kesişim noktasında , hem eğitim politikalarında hem de yerel yönetimlerin bu kavrama yaklaşmasında bütünsel bakış açısını sunmuş , bunun yanında yazın alanında birçok araştırmacının eleştirdiği “ moda ” bir kavram haline gelmiştir . Daha çok paydaşın bu kavramı kullanması alanı ön plana çıkarmakla beraber önemli tartışmaların farklı disiplinlerde hakkıyla yapılmadan kabul edilmesine yol açmış , “ kültür ” gibi çok katmanlı ve yüzlerce tanımı olan bir alanda bu kavramın ne ifade ettiği muğlak kalmıştır .
Kültürel sürdürülebilirlik kavramı , yukarıda belirtilen uluslarüstü kurumların ( BM kurumları UNESCO , UNC- TAD , UCLG - United Cities and Local Governments , Avrupa Birliği , Avrupa Komisyonu ) kendi uzmanlık alanları doğrultusunda gelip tartışılan bir konu . Bir taraftan doğal ve kültürel miras için UNESCO düzenlemelerini takip ederken , şehir ve yerel yönetimlerin katkısı ve koordinasyonu için UCLG düzenlemeleri , yaratıcı ekonominin şehir ve ülke olarak ekonomik kalkınma ve sosyal kapsayıcılığı içermesi UNCTAD- UNDP ’ nin ilgilendiği alanlar olmuştur . Bu yaklaşım bize “ sürdürülebilirlik ” kavramının stratejik nosyonunu tekrar hatırlatmaktadır . Uzun erimli bir vizyon ortaya konan , farklı paydaşlarca sahiplenilen ve tutarlı bir işleyiş sunan sürdürülebilirlik alanına kültür politikalarının yaklaşımını incelemek için bir araştırma grubu kurulmuş , COST ( European Cooperation in Science and Technology ) Action IS 1007 Group farklı üniversitelerden gelen akademisyenler , farklı disiplinlerin temsili ve uygulama örneklerine verdiği önemle örnek olacak bir yayını 2015 yılında erişime açmıştır . Kültür politikası , kültür ekonomisi , kapsayıcı modeller ve sosyal girişimcilik , özel sektörün kültür politikalarındaki rolü gibi farklı konuları kapsayan bu çalışmada öncelikle alanla ilgili tanımlar yapılmış ve SKH ’ nin 3 sütunundan biri olan sosyal ile önerilen kültür sütunları arasındaki fark açıklanmaya çalışılmıştır .
Rapora ismini veren Norveç ’ in ilk kadın başbakanı Gro Harlem Brundtland
“ SÜRDÜRÜLEBILIR KALKINMA ” ÇALIŞMALARINA KAYNAK OLUŞTURAN BRUNDTLAND RAPORU , YALNIZ EKONOMIYE DEĞIL , INSANI IHTIYAÇ VE ILHAMLARA DA VURGU YAPIYORDU .
Çalışmanın başlangıç noktası 1987 yılında “ sürdürülebilir kalkınma ” çalışmalarına da ana kaynak oluşturan Brundtland Raporu olarak tanımlanmış , bu raporda önerilen bütünsel kalkınma modeli yalnız ekonomik geliri kıstas olarak almayan insani ihtiyaç ve ilhamlara da önem veren kalkınmayı sağlayan nosyon benimsenmiştir . Bu tartışmada gittikçe büyüyen kozmopolit yerleşimler üzerinden yükün alınması ve dengeli bir kentleşme ön plana çıkarılmış , kavram olarak “ kültür ” ön plana çıkarılmasa da “ yeni düşünme yöntemleriyle etik ve değer odaklı yeni davranış biçimlerine ” odaklanıldığı belirtilmiştir .
BÜTÜNSEL BİR BAKIŞ AÇISI Yukarıda belirtildiği gibi sosyal ve kültürel sütunların tanımının yapılması da bu iki kavramın birbirinin yerine kullanılması çoğunlukla kabul görmüş sosyal sütununa , kültürün benzer ancak farkı kolay tanımlanamayacak bir unsur olarak eklenmesiyle gerçekleşmiştir . Kültür ve sosyalin farkı nerede yatmaktadır ? Kültür , sosyal konuların bir bileşeni midir ? Kültür sosyal kalıplarla mı işlev kazanır ? Tüm bu sorular bizi kültürün toplum nezdindeki rolünü sorgulamaya iter . Kültürel sürdürebilirlik konusunda oluşan bu araştırma grubu toplum ve kültür arasındaki bu ilişkiyi iterative-tekrarlayarak gelişen ve karşılıklı olarak tanımlamıştır . Toplum ve kültür farklı açılardan birbirine
27