INmagazine Sayı 6 (Nisan, Mayıs, Haziran) | Page 46

FELSEFE ve elektrik kullanımının yayılmaya baş- laması ve kimyasal işleyimin doğuşu ile tanımlanır. Bu yeni dönemin isim babası olan Georges Friedmann 1960’larda gö- rülen hızlı ekonomik ve bilimsel gelişme ile otomasyon ve atom enerjisi temelinde bir üçüncü işleyim devriminin ayırdedile- bileceğini düşünür. Batının gelişimini teknolojik devrime bağlayan kuramlar o teknolojinin Batıda yer alan demokratikleşmeyi açıklayama- yacağını gözden kaçırır. Teknolojik dev- rimin kendisi dolaysız bir etmen değil, ama bir dizi kültürel bileşen ile etkileşim içinde gelişen bir boyuttur. Kimi düşü- nürler işleyim devriminin kökenlerini bu- har makinesinin icadında bulurken, kimi değerli tarihçiler onu daha da gerilere, erken orta çağlara dek götürür ve gu- guklu saatin icadına ya da kilise çanla- rının düzenli çalışına dayandırırlar. Ama bu tür etmenler modern teknolojinin başlangıç adaylığı için ne denli uygun ve sevimli görünseler de, hiç biri bir causa sui değildir. 44 TEKNOLOJİ VE KÜLTÜR Teknoloji gelişmekte olan ülkeler için, doğmakta olan ekonomiler için yaşam öpücüğüdür. Onları “bilim” gibi külfet- li ve zahmetli bir süreci üstlenmekten bağışlar, modern Batının yüzlerce yıllık emek sonucunda elde ettiği bilimsel bil- gilerin uygulamaya uyarlanmış biçimleri- ni onlara kullanıma hazır paketler olarak sunar. Japonya, Çin, Hindistan, Rusya gibi mo- dern gelişime direnmiş despotik Asya ülkelerinin bu modern hazineleri ka- zanmak için yapmaları gereken tek şey evrik mühendislik oldu. İslamik ülkeler ise bunu bile yapma gereğini duymadı- lar. Arkaik kültürleri ile gurur duyarak ve yeni ve yüksek olanı anlamayıp küçüm- seyerek, bütününde değişimden uzak durdular. Tüm bu ülkeler despotizmin çeşitli biçimlerine yatkınlık içinde bugün de özgürlük ve eşitlik bilincinden uzak durmakta ve demokrasiyi ne anlamakta ne de istemektedirler. Aslında özgürlük ve eşitlik bilinci Asya’dan önce ilkin Avrupa’nın kendi içerisinde duvarlara çarptı. Güney ve Doğu Avrupa, genel olarak Latin/Katolik ve Slav/Ortodoks kültürler daha yetkeci ve despotik karakterleri gereği birçok Rembrandt Bouguereau ASYA’DA 4.000 YILLIK BIR ZAMAN DÖNEMI BOYUNCA HIÇBIR ZAMAN SPINOZA VE KANT ILE, HEGEL ILE KARŞILAŞTIRILABILECEK FELSEFECILER ÇIKMADI. VE VIVALDI, MOZART, BEETHOVEN, REMBRANDT, BALZAC, GOETHE, BOUGUEREAU GIBI SANATÇILAR DA DOĞMADI. kültürel boyutta dönüşümü reddettiler, yavaşlattılar, ya da bütünüyle engelledi- ler ve Avrupa’nın kendisinin içerisinde gerilik bölgeleri olarak kaldılar. Modern kültürün ilk belirtilerinin -güzel sanatların ve bilimlerin Avrupa’daki ilk başlangıçla- rı, kentlerin, ticaretin in ve bankerlerin ortaya çıkışı- başlıca İtalya’da yer alma- sına karşın, Kuzey Avrupa’nın Reformas- yon yoluyla kazandığı duyunç özgürlüğü, kilisenin yetkesinin ortadan kalkışı ve monarşilerin demokrasiye doğru aşamalı gelişimi, tutucu Güneyin tersine, özgür bireyin ve yurttaş karakterinin gelişimini hızlandırdı. Yurttaş Toplumunun gelişimi ekonominin ve modern politikanın geli- şimi oldu. ETİMOLOJİ VE SEMANTİK “Uygulayımbilim” sözcüğü “teknoloj