INmagazine Sayı 6 (Nisan, Mayıs, Haziran) | Page 33

yaratacağını düşünüyorum. Birçok ülkede belgelerden çıkan bulgular ışı- ğında davalar açılmaya başlandı bile. Ayrıca Uluslararası Şeffaflık Derne- ği ve Global Witness gibi kâr amacı gütmeyen bağımsız kuruluşlar, -vergi cennetleri de dahil olmak üzere- dün- yada kurulan tüm paravan şirketlerin gerçek sahiplerinin resmi bir tescile kaydedilmesini ve bu bilgilerin kamu- ya ifşa edilmesi konusunda çalışmalar yapıyor. Özellikle şu sıralar İngiltere kamuoyu bu konuyu oldukça detaylı bir şekilde tartışıyor. Yapılan araştır- malar İngilizlerin ağırlıklı bir kısmı- nın vergi cennetlerine ilişkin şeffaflık uygulamalarının ivedilikle başlaması gerektiğini düşünüyor. Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Şeffaflığın olmadığı yerde yol- suzluk besleniyor ve büyüyor. Bu nedenle var olma sebebi gizlilik olan paravan şirketlerin bu kadar yoğun olduğu bir ortamda temiz bir yapı beklemek zaten saflık olurdu. “Paravan şirketlerdeki paraların kay- nağı nedir?” sorusunun cevabının Pa- nama Belgeleri kapsamında zaman- la ortaya çıkacağını düşünüyorum. Aynı rüşvet parasının yaratılmasında olduğu gibi, paravan şirketlerdeki paranın nasıl yaratıldığı konusu da asıl kritik konu. Bu noktada paranın yaratıldığı coğrafyaya gitmek gere- kecek ve eminim bu coğrafyalarda da yine ihbarcılara ve araştırmacı gazetecilere çok iş düşecek. Tabii ki ihbar kültürü ve araştırmacı gazeteci varsa! Bilmem hatırlar mısınız ama The Dark Side of the Moon albümünün son şarkısı Eclipse’in son sözleri şöyle der: “There is no dark side of the moon really. Matter of fact it’s all dark.” Yani , “Gerçekte ayın karanlık yüzü yoktur. Aslına bakarsan tamamı ka- ranlıktır”. Peki sizce paravan şirket- lerin sadece görmediğimiz yüzü mü yoksa tamamı mı karanlık? 4 (1)Kleptokrasi, bir ülkede iktidarı ele geçiren bir ailenin ya da siyasal veya dini grubun, o ülkenin kaynaklarını sistemli olarak soyması demektir ve kısaca hırsızlar rejimi anlamına gelir, kaynak: Vikipedi Özgür Ansiklopedi. PANAMA YA DA KAÇINILAN VERGİLER SONUCUNDA MAHRUM KALDIĞIMIZ HİZMETLERİN HESABI! Yazı: Dr. M. Fevzi TOKSOY Panama Papers olayının vergi kaçırma veya kaçınma boyutuna giremem. Uzmanı değilim. Bu kapsamda adı geçen ve toplumda belirleyici kararlar alan siyasi şahsiyetler adına da yorum yapacak bir şablon bulamıyorum. Uzmanlığım kurumsal etik açısından bakmamı gerektiriyor. Bu kapsamda, Dünya’nın önde gelen ve ürünlerini hepimizin tükettiği şirketlerinin en az vergi verecek şekilde yapılandığı da bir sır değil. Panama Belgeleri, olsa olsa vergi cennetleri ile mücadelede ne kadar az yol kat edildiğini veya hiç yol kat edilmediğini tescilleyecektir. Vergi cenneti olan ülkelerin ne şeffaf bir vergi düz enlemesi, ne bilgi paylaşımına yönelik bir sistemleri, ne de kaçırılan veya kaçınılan vergiyle doğru orantılı makul ticari faaliyetleri bulunmakta. Dolayısıyla, bu belgelerin kamuya tam olarak arz edilmesi belki vergi cennetleri ile mücadele konusunda son çare olarak görülmüş olabilir. Teknolojinin geldiği noktada artık hiçbir veri güvencede değil. Hatta Dünya’nın siyasi liderlerinin dahi gizlilik konusunda ne kadar aciz oldukları yakın zamanda ortaya çıktı. Yeni Dünya düzeninde artık herhalde tüketiciye (veya oy verenlere) aldığı telefonun, spor ayakkabısının veya kahvenin vergi kaçınmadan kaynaklanan olması gereken fiyatı şeffaf bir şekilde hesaplanarak sunulacaktır. Yeni yafta bu olmalı diye düşünüyorum. Yani, aldığınız ürünün, vergisi tam olarak ödenseydi aynı kâr marjıyla fiyatı ne olurdu sorusunun cevabı önemli. Zira, biz tüketiciler, adil bir rekabet ortamında kaliteli ve makul fiyatlı ürünlerin bir yarış sonucunda bizlere sunulduğunu varsaymak zorundayız. Bu yarışın bekçisi olarak da rekabet kanunları, teknik yeterliliğe yönelik mevzuatlar ve sair düzenlemelerin etkin bir biçimde uygulanması gerekmekte. Dünya zaten piyasalarda konsolide olmuş global faaliyet gösteren az sayıda oyuncunun eline teslim olmuşken, bu belgeler ile bu şirketlerin aralarında bir yarış olduğuna yönelik şüpheli bir ortam doğdu. Demek ki artık tüketici şu soruyu da sormalı: Kaçınılan vergiler sonucunda mahrum kaldığım hizmetlerin hesabını kim verecek? Zira, vergilerin birincil müşterisi de, devletinden o vergiler karşılığında hizmet bekleyen vatandaşlardır. Üzücü olan husus, gerek siyasette, gerekse de ticari hayatta önemli deşifre olaylarının arkasında yine meşruiyeti sorgulanacak sızıntıların olması. Keşke bu süreçler bu sorunlara merhem olmak üzere oluşturulan uuluslararası kurumlar bünyesindeki çalışmalar neticesinde onarılsa ve kamuoyu ile paylaşılsa. 31