INmagazine Sayı: 4 (Ekim - Kasım - Aralık) | Page 39

geldiğimiz noktada, itibar ve marka yatırımlarının, sadece kurumumuzun tercih edilme oranını artırdığını değil aynı zamanda tüm iş sonuçlarımıza da pozitif etkide bulunduğunu görüyoruz. Bu yaklaşımla geçtiğimiz 10 yılda üç önemli hedefi gerçekleştirdik. 1) Yolsuzlukla Mücadele Programı: Etik İlkeli Yönetim sistemini devreye aldık bir Etik Kurul oluşturarak yönetim kuruluna raporlama yapmasını sağladık. Etik Kurul’a şirket dışından üyeler aldık ve bağımsız (tarafsız) ihbar hatları oluşturduk. 2) Şeffaf Yönetim ve Karar Mekanizmaları: Etik İlkeli Yönetim sisteminin uygulanmasını destekleyen, iş etiği prensiplerini, iş sonuçları, performans gibi alanlarda uygulamaya aldık ve adalet, çıkar dengesi, sır saklama vb. kavramları da tanımlayarak şeffaflaştırdık. Bu konuda tüm çalışanlarımıza eğitimler verdik. 3) Kurumsal Raporlama: 2009 yılında kurum içinde oluşan şeffaf ortamın kurum dışına yansımasını ve tüm paydaşlarla ekonomik, çevresel ve sosyal süreçlerimizi ve çıktılarımızı paylaşmak üzere raporlamaya başladık. Bugünlerde geçmiş iki yılı kapsayacak GRI G4 seviye raporumuzu yayınlamak üzere son hazırlıkları yapıyoruz. Hedeflerimizi gerçekleştirirken bu hedeflerin bir kültürel dönüşümü tetiklediğini ve sadece üst yönetimin karar alıp uygulamasından çok öte bir çaba gerektirdiğini de gördük. Dr. Marcus Renner’in Generating Trust By Corporate Reputation kitabında daha ayrıntılı anlattığı gibi, itibar için önce çalışanlara yatırım yapılması gerektiğini, itibarın içerden dışarı taşan bir algı olduğunu deneyimledik. Bu bizim “İtibar Elçileri” platformu fikrini geliştirmemizi sağladı. Yıllarca bu platformu eğitim ve bilgilendirme amaçlı kullandık. Bu gün ise her çalışanımız bir itibar elçisi. BİREYSEL VE KURUMSAL İTİBAR İtibar Elçileri platformunu kurarken bizi tetikleyen, heyecanlandıran ve harekete geçiren yukarıda sorduğu- muz “İtibarımızı yönetmekten daha önemli bir işimiz var mı?” sorusuydu. Bu soruyu, birey ve kurum olmak üzere iki boyutta ele aldık. Birey için etik ve itibar yaklaşımları temelde aileden gelen bir mirastır. Etik ve itibarın önemini bilen kurumlar, yetenekleri aralarına katarken bu mirasa değer verir. Diğer taraftan her ne kadar kişilik değişmese de, bu mirasın sonradan öğretilebilen/uyum sağlanabilen kültürel bir yapı olduğunun da bilinmesi gerekir. Peki, insan kaynaklarının adaylardaki veya çalışanlardaki bu mirası işe alım veya terfi süreçlerinde ölçümleyebilmesi mümkün müdür? Bireydeki itibar yaklaşımları kişilik ile ilgilidir. Bir İK profesyoneli olarak kişiliği ölçümlemek için bazı araçlar olsa da, bu araçların sadece bir öngörü sağladığı ve tam bir ölçümün, birçok kişilik ve davranış boyutunda olduğu gibi, bireysel etik ve itibar davranışları için de mümkün olmadığını söyleyebilirim. O halde itibarı oluşturacak kültürel yapının oluşturulması ve her yeni çalışana öğretilmesi gerekiyor. Doğan Cüceloğlu, Başarıya Götüren Aile kitabında ailelerin çocuklarını yaşama hazırlarken okul, iş ve yaşam başarısındaki temel felsefesi “İYI INSAN, GÜÇLÜ INSANDIR. GÜÇLÜ INSAN YARATICI VE ÜRETKENDIR. KISA VADELI BAŞARILAR PEŞINDE KOŞMAZ, UZUN VADELI DÜŞÜNÜR VE ÇALIŞARAK ELDE ETMEKTEN ZEVK ALIR. GÜVENILIR BIRI OLARAK YAŞAM BOYU IŞ VE YAŞAM BAŞARILARINA IMZA ATAR” “iyi insan” olabilmek olmalı diyor. İyi insan, güçlü ve başarılı insan olmayı sağlıyor, güçlü ve başarılı insan olmak ise yaşam başarısını getiriyor. Ailedeki “Benim çocuğum kurnaz ve açıkgöz biri olacağına, başkalarının hakkını yemeden üreten ve kazanan biri olsun” inancının bireyi, kurumu ve toplumu nasıl etkilediğini anlatan Cüceloğlu, bir çelişkinin de altını çiziyor. Aile, “benim çocuğumun hakkı yeneceğine, onun, başkasının hakkını yemesini tercih ederim” düşüncesi ile çocuk yetiştirdiğinde “hakkı yenenler” ve “hak yiyenler” diye iki grup oluşuyor ailenin kafasında. Bu düşünce ise aileleri “iyi insanlar zayıf kalır” ve “güçlüler tarafından sömürülür” noktasına getiriyor diyor. Cüceloğlu, bu düşüncelerin, aileleri “açıkgöz, kurnaz, kısa vadeli başarılar peşinde koşan bireyler” yetiştirmeye sevk ettiğini düşünüyor ve iyi insan