INmagazine Sayı: 3 (Temmuz - Ağustos - Eylül) | Page 7

“Y uvarlak topun köşeli skandalı“. Başlık Ertuğrul Özkök’e ait. Hürriyet gazetesinde kendi köşesinden bağımsız FİFA’da olup bitenleri masaya yatırdı. Chuck Blazer’den söz ediyor Özkök (Ya işbirliği yaparsın ya kelepçeyi takarız, Hürriyet, 01.06.2015). Parayı nasıl kazandığından çok nasıl harcadığıyla tanınan ve bir zamanlar Türkiye adına Amerikan Kongresi’nde lobi faaliyetlerinde bulunan bir isim olarak hatırlanıyor. Hani musalla taşında sorarlar ya, “Nasıl bilirdiniz?” diye; “New York’ta Trump Tower’da aylığı 18 bin dolara iki dairesi olan ama birini kedilerinin konforu için kullanan adam” cevabı verilesi bir isim Chuck Blazer! FBI ajanlarının birkaç yıl önce FIFA’da yaptıkları-ettikleriyle ilgili kendisini köşeye sıkıştırması ile “itirafçılığı kabul eden” Blazer’ın verdiği bilgilerin ışığında yürütülen soruşturma, FIFA’ya arka arkaya 5. kez başkan seçilen Sepp Blatter’ın kapısına dayanmış durumda. Baskılara direnemeyen Blatter, daha koltuğunu ısıtamadan istifa kararını almak zorunda kaldı. FİFA’ da olup bitenler yeni değil. Washington Post, 27 Mayıs 2015 tarihli sayısında başyazılar bölümünde yer verdiği yazının başlığı aslında herşeyi çok net anlatıyor: “Güzel oyunun üzerindeki çirkin FIFA lekesi!” Sepp Blatter’in 5. dönem başkan seçilmesinin ardından yaşanan gelişmelerde 14 FIFA üst düzey yöneticisi tutuklandı. Buzdağının görünen tarafında 150 milyon dolarlık rüşvet suçlamaları bulunuyor. Blatter’den bir önceki başkan João Havelange’ın da bizzat bulaştığı rüşvet, yolsuzluk ve sahtekârlık işleri nedeniyle pek de “itibarlı” bir marka değil. Belki de bu yüzden son gelişmelerin ışığında Financial Times’ın attığı başlık, “FIFA; kirlenmiş marka” oldu. FIFA’nın kendi içindeki etik komitesinin olan bitenlere ipucu olacak raporunu “hasıraltı” etmesi belki de bardağı taşıran son damla oldu. Raporu hazırlayan Michael Garcia’nın FIFA yönetiminin bu akıl almaz davranışı karşısında protesto istifası, zaten tüm ışıkların, milyar dolarlarla oynayan “ne idüğü belirsiz” bu kuruma çevrilmesine neden olmuştu. Ne idüğü belirsiz çünkü kamu kurumu değil, özel şirket değil, sivil toplum kuruluşu değil, meslek kuruluşu değil, yaptığı sportif yatırımlar nedeniyle “melek ya- FİFA, ÖNCEKI BAŞKAN JOÃO HAVELANGE’IN DA BIZZAT BULAŞTIĞI RÜŞVET VE YOLSUZLUKLAR NEDENIYLE PEK DE “ITIBARLI” BIR MARKA DEĞIL. BELKI DE BU YÜZDEN SON GELIŞMELERIN IŞIĞINDA FINANCIAL TIMES’IN ATTIĞI BAŞLIK, “FIFA; KIRLENMIŞ MARKA” OLDU. Chuck Blazer tırımcı” değil ama hepsinden bir parça! Bizi işin hukuki boyutu ve teknik süreçleri ilgilendirmiyor. Bizi, Uluslararası bir kurumun böylesine suçlamalar karşısında kalmasına karşın bu markanın yüzü olan en tepedeki yöneticisinin etik davranış sergileyip “istifa etmemek” konusundaki direnci ilgilendiriyor. Sonuçta istifa etti ama bu “etik” gerekçeli bir istifa olmadı! Konumuz etik ise, mercek altındaki Sepp Blatter son sözü güzel söylemiş: “Kimseye etik davranacaksın diye talimat veremezsiniz!”. Buna kendisi dahil! FIFA’yı ayakta tutan sponsorların bu gelişmeler karşısında nasıl bir tutum izleyecekleri de ayrı bir konu. Coca-Cola, McDonalds, Adidas, Hyundai, Anheuser-Busch gibi sponsorlar başlangıçta gelişmeleri yakından takip ettiklerini bildiren açıklamalar yaptılar. Ama FIFA’nın içinde bulunduğu kriz, sponsorların bir kenara çekilip gelişmeleri gözlemlemeleri ile yetinecekleri kadar basit değil. Çünkü pro-aktif davranmazlarsa bir çamur lekesi bu küresel markaların üzerine de sıçrayabilir: “Ya onlar da bu işin içindelerse!”. Nitekim Adidas ve Nike’ın üzerinde karabulutlar dolaşmıyor değil! ÜÇ TIYATRO BILETI IÇIN ETIK SORGULAMA Aslında satır aralarında kaybolan ve bence FIFA’dan daha önemli bir gazete haberi, Danimarka’da polis müdürlerine gönderilen tiyatro davetiyeleri idi. Haberlere göre Danimarka’da bedava tiyatro ve konser biletlerini kabul eden üç emniyet müdürü Sepp Blatter 5