INmagazine Sayı: 3 (Temmuz - Ağustos - Eylül) | Page 58

FELSEFE 56 GÖRÜLMEZ EL VE ETİK Modern ekonomik süreçte kâr etmenin, her ne pahasına olursa olsun kazanmanın birincilliğinin ileri sürülmesi, giderek hırsın aşağı yukarı bir erdem olarak görülmesi ekonomik süreçte etik-dışı öğelerin direncinin, tutuculuğun anlatımıdır. Ve gene de “görülmez el” etmeninin yalnızca gönencin yaratılmasında değil, ama “gerçek bir ahlaksal topluluğun” yaratılmasında rol oynadığı ileri sürülür (1). Hiç kuşkusuz görülmez elin süreçte bir rol oynadığı doğrudur. Ama bu rol “gerçek bir ahlaksal topluluk” yaratmaktan uzak, tam tersine insanın karşısına çıkan moral problemde üstesinden gelinmesi gereken yanı temsil eder. Hırs, bencillik, öz-çıkar vb. açıktır ki ekonomik süreçte bilinçsiz olanı, düşüncesiz olanı, dürtüsel olanı temsil eder ve kendilerinde dolaysızca kötü olmasalar da, sonuçlarında pekala kötü olabilir, hizmet etmeleri gereken şeyin kendisine zarar verebilirler. Ahlak insanın bu bilinçsiz, dürtüsel yanı üzerinde duyuncun yargısı ve böylece özgürlüğü ilgilendiren bir sorundur. Ahlakın haz ve acı ölçütleri tarafından ya da bir yarar kalkülüsü tarafından belirlendiği, usun her zaman tutkulara yenik düşeceği, insanın yamuk tahtasından düzgün hiçbirşeyin yapılamayacağı gibi “felsefi” çıkarsamalar (2) hiç kuşkusuz etik ile ilgili, ama yalnızca olumsuz olarak ilgilidirler. Çağdaş realitenin kendisi bu konuda kuramcılardan daha iyi çıkarsamalar yapmakta, etiği aşamalı olarak ekonominin temeline yerleştirmektedir. Adam Smith hiç kuşkusuz ekonomiyi açıkça ahlaksal terimlerde tanır ve aklar; ve kârın “her zaman yıkıma en hızlı yaklaşan ülkelerde en yüksek” (3) olduğunu söyler. Ama böyle ahlaksal olarak akladığı ekonomi laissez-faire ekonomisidir ve enteresan bir çıkarsama ile ona göre bu ekonomi yalnızca “moral topluluk” yaratmakla kalmaz, ama türenin (adalet) ve özgürlüğün de mimarıdır. Böyle felsefi öncüller temelinde, Adam Smith’in yaklaşımı yalnızca ekonominin çözümlemesi açısından değil, ama özellikle ahlak felsefesi açısından problematik olur, çünkü normal olarak ahlak felsefeleri “görülmez eli” hiç olmazsa ahlaksal belirlenimlerin “GÖRÜLMEZ EL” ÖĞRETISI, ÖZ-ÇIKAR PEŞINDEKI BIREYLERIN GENEL ÇIKARA KATKIDA BULUNACAKLARI DÜŞÜNCESI ETIK ILE BAŞTAN SONA GEÇIMSIZDIR ÇÜNKÜ INSANIN ÖZGÜR ISTENCI ILE VE BILINÇLI OLARAK YAPMASI GEREKEN ŞEYLERIN PAZAR DÜRTÜLERI VE KÂR VE KAZANÇ HIRSI GIBI ETMENLER TARAFINDAN BAŞARILACAĞI GIBI SAF BIR INANCA DAYANIR. kaynağı olarak görmekten kaçınır. Özgürlük pazar değerlerinin bir işlevi yapılınca, Smith’te insan doğası konusunda benzer bir kuşkuculuğu paylaşmayan Rousseau’nun kapitalist kültürün materyalizmine, eşitsizliğine ve asılsızlığına yönelik eleştirilerine benzer hiçbirşey bulamayız. Tersine, Smith ekonominin törel olmanın henüz çok uzağında olan başlangıç evresini törel bir proje olarak görür. Ekono ZH]Z