hizmet sektörü şirketleri) yolsuzlukla mücadele anlamında ciddi riskler
ile karşı karşıyalar. Zira etkin bir etik
yönetim sistemi sadece bir şirketin
kendi iç dinamiklerinin kontrolünü
değil, aynı zamanda tedarikçilerinin
ve hizmet verdiği şirketlerin de uyum
standartları içerisinde çalışmalarını
gerektirir. Sadece bu durum bile başlı başına önemli riskler içeriyor. Nitekim yeteri kadar şeffaf bir yapı ile
çalışmayan şirketlerden kaynaklanan
riskler, etik ve uyum yönetim sistemi
olan şirketler için bile küresel risk unsurlarıdır.
OYUNUN YENI KURALLARI
Gümrük Müşavirliği gibi alanlarda
dolaylı temsilci sıfatı ile hizmet vermek durumda kalan şirketler, bir
yandan kendi çalışanlarının iş görme
kültürlerini değiştirme gayreti gösterirlerken, bir yandan da iş gördükleri
kurumlar nezdinde bir itibar dengesi
güderler ve son olarak adına hizmet
verecekleri firmalar konusunda da
seçici olmaya zorlanırlar. Tüm bu dengeleri doğru bir eksen üzerine kurmak ve riskleri minimize etmek, idari
maliyetlerin yanı sıra doğru ve güvenilir müşteri ile çalışma güdüsünden
kaynaklanan kazanç kayıplarını da
beraberinde getiriyor.
Günümüzde artık küreselleşen ve bu
evrilmenin önemli bir bölümünü tamamlamış dünya ticareti, bilişim sistemlerinin de etkisi ve katkısı ile çok
farklı bir kimliğe bürünüyor. Bu değişimi getiren sistem ve uygulamalar
standartlaştıkça oyunun kuralları da
yeniden belirleniyor.
Bu yeni sistemler içerisinde öyle bir
tanesi var ki, hem ticaretin güvenilir
hale getirilmesinde, hem hızlandırılmasında ve basitleştirilmesinde, hem
de şeffaflık ve yolsuzlukla mücadele
noktasında getirdiği dolaylı etkiler ile
özellikle gelişme yolundaki ülkelerin
yolsuzlukla mücadelesine katkısı bakımından gelecek vaat ediyor.
ABD’deki adı ile C-TPAT, Avrupa Birliği’ndeki ismiyle AEO ve ülkemizdeki
adıyla Yetkilendirilmiş Yükümlülük
Sistemi (YYS), barındırdığı uygulamalar ve hem devlet hem de özel sek-
“BASIRETLI VE DÜRÜST” TICARET YAPANLARIN, SADECE
GÜMRÜK IŞLEMLERI ALANINDA KISITLI KALMAYACAK ŞEKILDE
TEŞVIK EDILMESI VE SISTEMSEL AYRICALIKLARDAN ISTIFADE
EDEBILMELERININ SAĞLANMASI, “KAYBETME ENDIŞESI”NIN
AZALMASINDA ÖNEMLI KATKILAR SAĞLAYACAK.
tör tarafındaki geliştirmeler ile sağlanacak bir nevi partnerlik yapısı ile
şeffaflığa bir adım daha yaklaşılması
noktasında atılacak önemli bir adım
ve fırsat olarak beliriyor karşımızda.
Sistem, şirketlerin bir dizi koşulu,
belirlenmiş standartlar çerçevesinde
sağladığının tespiti halinde YYS olarak tanınması temeline dayanıyor. Bu
standartlar ve koşullar arasında; şirket sahibi ve yönetim kurulu üyelerinin ceza ve mahkumiyet kararlarının
bulunmaması; şirketin vergi kaybına
yol açacak cezalar ile yüzleşmemesi;
vergi, ceza ve sosyal güvenlik prim
borcu bulunmaması; ticari kayıtlarının güvenilir ve izlenebilir olması; şirket mali yapısının güvenilir olması ve
kalite yönetim sistemine sahip olunması gibi tam da G20 toplantılarında
şeffaflık ile ilgili tartışılan eksiklikleri
gideren ve denetleyen bir yapı öngörüyor. Ülkemizdeki uygulama, dünyadaki benzerlerinin aksine tek bir seviyede sertifikasyon öngörmesi nedeni
ile ne yazık ki yeterince yaygınlaşabilmiş değil.
YYS sistemi, sertifika sahibi şirketlere
gümrük işlemlerinde maliyeti azaltıcı
etkisi olduğu bilinen bir dizi önemli
ayrıcalık ve kolaylık getiriyor. Sistemi
uygulamaya koyan ülkeler arasında
imzalanan karşılıklı tanıma anlaşmaları ile bir ülkede akredite olan şirket,
anlaşmanın karşı tarafındaki ülke tarafından da akredite kabul ediliyor.
Bu durum, şirketler açısından yadsınamayacak düzeyde ticari bir avantaj
olarak karşımıza çıkıyor.
RISKLERI AZALTARAK İLERLEMEK
Tüm bu gerçeklerden hareketle
Türkiye’nin YYS uygulamasını dünyadaki eşdeğer uygulamalarda olduğu
gibi çeşitli seviyeler belirleyerek sınıflandırması, sistemin KOBİ’ler nezdinde de yaygınlaşmasının önünü açacak,
kayıt dışını azaltacak ve sertifikasyon
için gerekli standartlara uyum çerçevesinde farklı ölçeklerdeki şirketlerin
de şeffaflık yolunda önemli bir adım
atmasını sağlayacaktır. Böylece farklı
ölçeklerdeki şirketlerimizin global ticari zincirin parçası olma şansı devam
edecek ve yolsuzlukla mücadele riskleri de azaltılmış olacaktır.
Sistemin yaygınlaşması ile etik yönetim sistemine sahip şirketlerin,
mevcut riskler nedeniyle endişe ile
yaklaştıkları şirketlerin sayısı azalacak, her ölçekten sertifikasyon sahibi
şirketlerle daha risksiz bir ortamda
çalışmak mümkün olabilecektir.
Aksi takdirde -bugün olduğu gibikayıt içinde, belli standartlarda ve
özellikle global firmalar ile iş yapan
şirketlerin sırf yolsuzlukla mücadele risklerini almamak adına iş kaybı
yaşama oranı her zaman yüksek olacaktır. Gerek sosyal sorumluluk ve
gerekse küresel ticari yaşamın verimli
şekilde devamı açısından bakıldığında, uygun denetim mekanizmaları ile
güçlendirilmiş, her ölçekten firmayı
kapsayabilen bir YYS sistemi önemli
ve kaçırılmaması gereken bir fırsat
olarak görülmelidir.
Mevcut iş görme kültür ve anlayışları
ile birlikte geliştirdikleri etik ve uyum
yönetim sistemlerini iş yaşamlarına
uygulayan ve bu sayede ilgili tüm yasal düzenlemeler nezdinde hareket
eden, tüm kişi ve kurumlara hiçbir ayrımcılık gözetmeksizin aynı mesafede
duran, rekabet hukukuna saygılı, çıkar çatışmalarından uzak duran, çevreye saygılı, sosyal sorumluluk sahibi
ve şeffaf şirketlerin, diğer bir deyişle
“basiretli ve dürüst” ticaret yapanların sadece gümrük işlemleri alanında kısıtlı kalmayacak şekilde teşvik
edilmesi ve sistemsel ayrıcalıklardan
istifade edebilmelerinin sağlanması,
“dürüst davrandığı için kaybetme
endişesi”nin azalmasında önemli
katkılar sağlayacaktır. 4
59