INmagazine Sayı: 2 (Nisan - Mayıs - Haziran) | Page 55

2 0. yüzyılın başından bu yana gerçekleşen teknolojik gelişmelerle birlikte bilgi paylaşımının kolaylaşması ve mesafelerin önemini yitirmesi, insanoğlunun bireysel, toplumsal ve ekonomik yaşamında birçok yeniliğe yol açtı. Bu yeniliklerin en çok etkilediği alanlardan biri de, tarihi, paranın icat edildiği çağdan daha eskilere dayanan ticaret hayatıdır. Bireylerin emek, bilgi, para ve buluş gibi varlıklarını ticaret yapma ve kazanç sağlama amacı doğrultusunda kolektif bir şekilde ortaya koyarak yarattıkları sermaye şirketleri de, içinde bulunduğumuz yüzyılda global dünyanın “tüzel kişileri” olarak kritik rol üstleniyorlar. Toplumdaki bireyler gibi tüzel kişilerin de kuruluşlarından itibaren yaşadıkları ekonomik değişimler, kendilerini oluşturan tüm unsurlara tesir ediyor. Bu tesir, kimi zaman hissedarların hisselerini üçüncü kişilere devri olarak karşımıza çıkıyor. Böyle bir devir çerçevesinde şirkete ortak olmaya niyetlenen alıcı tarafın, hangi sonuçlar ile karşılaşacağını bilmek istemesi son derece doğaldır. Bu ihtiyaç uyarınca günümüzde, birleşme ve devralma işlemlerinin hazırlık aşamasında detaylı bir “inceleme” (due diligence) gerçekleştirilmesi elzem hale geliyor. Sermaye şirketlerinde gerçekleştirilen birleşme ve devralmalar için yapılan incelemelerde, son yıllarda, Amerika Birleşik Devletleri’nin federal bir kanunu olan Foreign Corrupt Practices Act (FCPA) çerçevesinde de değerlendirmelerde bulunuluyor. Bu makalemizde, birleşme ve devralma işlemleri kapsamında FCPA konusunu ele alacağız. “BİRLEŞME VE DEVRALMA” NE DEMEKTİR? Birleşme ve devralma, temel olarak sermaye şirketi olan tüzel kişinin malvarlığı unsurlarının ya da hisselerinin tamamının veya bir kısmının, bir veya birden çok metot kapsamında devralınmasıdır. Yapısı gereği birleşme ve devralmalar, hukukun birden fazla alanında sonuçlar doğurur. Bu kapsamda gerçekleştirilen işlemler farklı yapılarda olabiliyorsa da, gerçekleştirilen işlemin temeli, bir işletmenin veya bu işletmeyi temsil eden hisselerin mülkiyetinin el değiştirmesidir. Bu el değiştirme metodu (i) hisse devri, (ii) malvarlığı satışı, (iii) şirket bölünmesi, (iv) şirket birleşmesi gibi birden çok yöntemle gerçekleşebilir. Türk ticaret uygulamasında en sık rastlanılan birleşme ve devralma modeli ise hisse devridir. Hisse devirlerinin hukuki temeli, aslen Türk Borçlar Kanunu’nun 207. maddesi ve devamında düzenlenmiş olan taşınır satışı sözleşmelerine dayanır. Bu işlem, temelde alıcı ve satıcı arasında bir hisse devir sözleşmesi imzalanması ve hisselerin mülkiyetinin alıcıya devri için mevzuatta öngörülen diğer işlemlerin (satıma konu hisse senetlerinin alıcıya ciro ve teslim edilmesi, hisse devrinin pay defterine işlenmesi vb işlemler) yerine getirilmesinden ibarettir. Bu işlemin en temel sonucu, alıcının hissedarı haline geldiği şirketin tüm aktiflerine ve pasiflerine bir şekilde “ortak” olmasıdır. Bu nedenle, his- BİRLEŞME VE DEVRALMALAR İÇİN YAPILAN İNCELEMELERDE SON YILLARDA, ABD’NİN FEDERAL BİR KANUNU OLAN “FOREIGN CORRUPT PRACTICES ACT” (FCPA) ÇERÇEVESİNDE DE DEĞERLENDİRMELERDE BULUNULUYOR. se devir işlemi gerçekleştirilmeden önce alıcının ne gibi riskleri üstleneceğini ön