INmagazine Sayı 14 | Page 51

“Dünya diyor ki: “Senin ihtiyaçların var, öyleyse onları kar- şıla, çünkü sen de en soylu ve en zengin insanlarla aynı hak- lara sahipsin. Bu ihtiyaçlarını karşılamaktan korkma, hatta onların sayısını artır...” İşte dünyanın şimdiki öğretisi böyle. Özgürlüğü de bunda görüyorlar. Peki, bu ihtiyaçların sayısı- nı artırma hakkından ne anlaşılır? Zenginlerde yalnızlık ve manevi intihar, yoksullarda ise kıskançlık ve adam öldür- me, çünkü haklarını verdiler. ” Dostoyevski 49 gösterirler. Belli bir döngüye göre tarım yapıp toprağın zarar görmesini engellemeye çalışırlar. Adada yaşayan balık ve kuşları avlarlar ama özellikle bu konuda kendilerine sınırlar ko- yarlar. Bazı dönemlerde avlanmazlar böylelikle doğanın kendini yenileme- sine izin verirler. Böylelikle bu ufacık adada 300 kişi barış ve mutluluk için- de yaşayabilmektedirler. Anutalılar için yalnız ve küçük ada- ları vazgeçilmezdir. Adanın ve top- lumsal hayatın zarar görmesi halinde geri dönülemez bir şekilde zarar gö- rebileceklerini sezmektedirler. Aklı- mıza bu andan itibaren başka sorular gelmiyor mu? Peki Okyanusya’nın bu küçük adası gibi dünyamız da bi- zim için vazgeçilemez değil mi? Baş- ka gideceğimiz bir yer olmadığı için dünyamızın kaynaklarını etik ve sür- dürülebilir bir şekilde kullanmaktan öte bir çaremiz bulunuyor mu? Hatta alanı biraz daha küçültürsek iş dün- yası da birbiri ile rekabet ederken kendi ekosistemine zarar verecek davranışlardan kaçınması herkesin faydasına değil mi? Örnek olarak yolsuzluğa bulaşmış bir firma aslında kendi sektöründe şartların daha da kötüleşmesini sağlamıyor mu? Kısa vadeli kazançların uzun vadeli fela- ketlere yol açmasına neden izin ve- riyoruz? Bu tür bir hırsın yol açacağı felaketleri doğa insanı olarak sezebi- len ve ona göre bir yaşam tasarlayan Anutalılardan bu açıdan öğrenecek çok şeyimiz var. Bir başka soru da “peki Anutalılar ya tam tersi olarak davransalardı ne olurdu?” Aslında onun cevabı da Anuta’ya çok da uzak olmayan bir başka adadan geliyor; Paskalya ada- sından. Paskalya adası ve akibeti Anuta ada- sında yaşanan sürdürülebilir ve etik hayatın tam tersi ve kötü bir örneği gizemli bir adada karşımıza çıkıyor. 64 kilometrelik bu küçük adada en yakın kara parçasına 1300 mil uzak- lıkta yer alıyor ve dünyanın geri ka- lanı tarafından Paskalya adası olarak adlandırılıyor. Paskalya adası geçmişte yaşadıkları ise sürüdürülebilir ve etik bir haya- tın tüm bir toplum ve çevre için bize önemini işaret ediyor. Paskalya Adası’nın ortasında 507 metre uzunluğundaki Terevaka ya- nardağı bulunuyor. Doğusundaki 2 yanardağ ile birlikte üçgen şeklini alan ada, okyanus tabanından yükse- len 3000 metre yüksekliğindeki dev bir yanardağ gibi denizen ortasında yer alıyor. 1722 yılında Hollandalı denizci Ja- cob Roggeveen ve ekibi adaya basan ilk avrupalılar olduğu zaman garip bir manzara ile karşılaştılar. Halk ol- dukça ilkel koşullarda mağaralarda yaşarken, adanın her tarafında bu ilkel halk tarafından yapılamayacak