INmagazine Sayı 13 | Page 25

23

Yolsuzluğun uluslararası çapta , iş dünyasını olumsuz etkileyen yaygın bir fenomen olduğu bilinen bir gerçek . Yolsuzluğun önemli bir yönü kısa vadeli olarak görülebilecek bireysel kazançlar ve çıkarlar için toplumun menfaatlerinin kurban edilmesi olarak görülebilir .

Yolsuzlukla mücadele aslında emniyet kemeri kullanma zorunluluğu gibi , “ doğru hareket edip yanlıştan kaçanlar için ” hemen fark edilir bireysel faydalar sağlamamaktadır . Herhangi bir otomobil kazası sırasında hızlıca cama doğru ilerlerken emniyet kemeri takmanın hayatınızı kurtardığını o anda bile hissedersiniz . Emniyet kemeri hayat kurtarmıştır . Kısa , orta veya uzun vadenin önemi yoktur . Fakat yolsuzlukla mücadele böyle değildir . Kan , ter ve gözyaşı gerektirir belki de . Çaba gerektirir . Gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakma arzusu gerektirir . Hatta bu tür bir mücadele bazen kısa vadeli kayıplara bile sebep olabilmektedir . Bu da yolsuzluktan kaçınılması için pek motive edici bir durum değildir .
Bunun da ötesinde , yolsuzluğun artık kronik bir hâl aldığı ülkelerde doğru davranışı sergileyen birey veya şirketler bile göreceli olarak kayıp yaşamaktadırlar .
Aslında düşünülürse hemen hemen herkes yolsuzluğun kötü bir davranış olduğu , etik olmadığı ve toplumun zararına olduğu konusunda hemfikirdir . Fakat pratikte , bazen ufak bir fayda , bazen işleri daha hızlı yürütmek için , bazen de farklı güdülerle yolsuzluk sisteminin bir parçası olabilmektedirler .
Hasta olan bir akrabanızı ön sıralara almak için hastabakıcıya bir şeyler vermek gerekse verir miydiniz ? Peki çok büyük yatırım yaptığınız işletmenizde bürokrasiyi aşmak için “ elinizi taşın altına ” sokar mıydınız ? Cevaplar sizin vicdanınızda " hayır " olsa da , eğer bu cevaplar büyük bir çoğunluk için " evet " ise ; bu kavgaya yine de girer miydiniz ? Kendinizi Don Kişot gibi hissedip yel değirmenlerine saldırır mıydınız ? Etik olanı yapmak uğruna bulunduğunuz ortamda farklı olmayı , hatta kaybetmeyi göze alır mıydınız ? İşte sorun da burada başlamaktadır . Özellikle yolsuzluğun veya etik dışı davranışların bir norm , bir gelenek , bir adet olduğu yerlerde kişi veya kurumlardan kahraman olmalarını istemek ne kadar gerçekçi olabilecektir ?
Sistemdeki defoları ortaya koyarak ekonominin gelişmesini engelleyen yolsuzluğun her yönden analizinin yapılması , modellenmesi ve özelliklerinin açık olarak ortaya konulması yukarıda belirtilen sebeplerle çok büyük öneme sahiptir .
Gelin bu sefer yolsuzluğun yapısını farklı bir açıdan inceleyelim . Sosyal bilimler açısından büyük öneme sahip olan ve hayatın birçok alanını açıklama çabasında olan " Oyun Teorisi " ile yolsuzluğu analiz etmeye çalışalım . Oyun teorisi ; insanların yapmayı seçtiği eylemlerin , başkalarının da verdiği kararlara bağlı olduğu durumlarda ; insan davranışlarını açıklamak , öngörmek ve değerlendirmek için faydalı olan bir teoridir , bu anlamda bize ilginç açılar sunabilecektir .
Peki oyun teorisi nedir ? İsterseniz kısaca bu konuya girelim . Oyun teorisi , karar vericilerin diğer kararlar ile uyumlu ya da rekabet hâlinde olduğu , toplumsal ilişkileri modelleyen bir kuram olarak adlandırılabilir . Oyun teorisi , ekonomilerde geliştirilmiş bilinen iyileştirme yaklaşımlarını genişletmiştir . Oyun teorisi uygulamalarında genel olarak kararlar arasında optimum bir denge kurulmaya çalışılır . Bu denge , uygulama alanına göre farklı amaçlara sahip olsa da , genel olarak iç içe geçmiştir ve uyumludur . Elbette yöntemlerin ve modellerin uygunluğu sabit değildir ve genel olarak matematiksel modellerin faydaları üzerine farklı çalışmalar yapılmaktadır .
Oyun teorisi denince ise akla elbette Mahkûm İkilemi gelir . İlk olarak 1950 yılında Merrill Flood ve Melvin Dresher tarafından şekillendirilmiştir . Mahkûm ikilemine göre ; bir soruşturma kapsamında iki zanlı göz altına alınmıştır . Polis bu iki zanlıyı birbirinden habersiz olarak sorgulamaktadır . Zanlılara sorgu esnasında bir öneri yapılır . Öneriye göre ; zanlılardan biri , diğerinin aleyhinde tanıklık eder ; diğeri ise suskun kalırsa , tanıklık eden serbest kalacak , susmayı tercih eden taraf ise 3 yıl hapse mahkûm edilecektir . Eğer ikisi de birbirleri aleyhinde tanıklık etmez ve suskun kalırlarsa , her ikisi de 1 yıl hapis cezası alacaktır . Eğer her ikisi de birbirleri aleyhinde tanıklık ederse , her iki zanlı da 2 ’ şer yıl hapis cezasına çarptırılacaktır .
Her iki zanlının da oyunun doğasını anladığı ve birbirlerine herhangi bir sadakatinin olmadığı ve oyunun dışında herhangi bir ödül veya fırsat olmadığı varsayılmalıdır .
Bu durumda diğer mahkûmun kararı ne olursa olsun , her iki mahkûm da diğerine ihanet ederek daha yüksek bir ödül almaktadır ( döneklik ).
B mahkûmu için ortada bir ikilem vardır : Ya işbirliği yapacaktır ya da ihanet edecektir . Eğer B mahkûmu işbirliği yaparsa , A mahkûmu ihanet etmelidir . Çünkü hiç ceza almamak , 1 yıl ceza almasından iyi olacaktır . Eğer B makûmu ihanet ederse A mahkû-

23