Film Studio Dijital Dergi Ağustos 2014 | Page 97

MÜJDEIŞIL BAŞLADI AMA BİTEMEDİ Depremin 10. yıldönümünde vizyona girmesi planlanan bir film daha vardır; “Her Şeyin Bittiği Yerden”. Hayata geçseydi muhtemelen ibretlik bir deprem filmi olacaktı. Çünkü filmin kaynağı; 17 Ağustos depreminde 27 saat göçük altında kalan, öldüğü sanılarak ceset torbasına konan Sami Dündar’ın yaşadıklarını anlattığı, Her Şeyin Bittiği Yerden adlı kitaptır. Kitabın sinemaya uyarlanması için Ezel Akay ile anlaşılır. Filmde Okan Bayülgen, Işın Karaca ve Meltem Cumbul rol alacaktır. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, 600 dönümlük İzmit Seka arazisinin çekimler için kullanılmasına izin verir. Burada büyük bir plato kurulur ve çekimlere 17 Ağustos 2008’de başlanır. Ancak yapımcı firmanın maddi sorunları neden gösterip çekimleri yarıda bırakmasıyla bu proje hayat bulamaz. DEPREM KÂBUSUNU EN İYİ ANLATAN FİLM: KÜÇÜK KIYAMET Deprem bölgesi olan Bursa’da doğup büyüyen Yağmur ve Durul Taylan kardeşler, 2006’da vizyona giren filmleri “Küçük Kıyamet”te 17 Ağustos’un hem mikro hem de makro fotoğrafını çeker. “Küçük Kıyamet”, ölüm korkusunun üzerine giden ve seyirciyi depremle yüzleştiren, çok katmanlı bir senaryoya sahiptir. Bir yandan üst-orta sınıfın taşra ile ayrıksılığını gösterir, bir yandan anne fedakarlığını hissettirir, bir yandan da 17 Ağustos nezdinde İstanbul’u bekleyen muhtemel depremin yaratacağı travmayı gözler önüne serer. Efekt konusunda hem temkinli hem de çok başarılıdır film. Sahildeki tsunami sahnesi ve deprem sonrası İstanbul görüntüsü, sinemamız açısından hâlâ aşılamamış etkileyiciliktedir. Hikayenin merkezindeki aile üzerinden hiçbir şekilde deprem korkusunu ajite etmez; yaşananları insanoğlunun genel acizliğine paralel olarak anlatır. YENİ DEPREM FİLMLERİ ÇEKİLECEK Mİ? Depremi konu alan bir filmde genel olarak seyircinin beklentisi, deprem anını perdede tüm felaketiyle görmek ve bunu inandırıcı şekilde izlemekten yana. Seyircinin kurmaca ya da başka ülkelerde yaşanmış felaketleri izlemesi ile kendi ülk