Film Studio Dijital Dergi Ağustos 2014 | Page 58

58 SİNEMATELEVİZYONDERGİSİ AĞUSTOS2014 KEREMAKÇA KORUYUCU AİLELER, TACİZ VE EVLİLİK Gerçek babasını hiçbir zaman göremeyen küçük Norma Jeane, akli dengesi yerinde olmayan annesi Gladys Pearl Baker’ın onu tanıtma çabasını da geri çevirdi. Küçükken gösterilen bir fotoğraf için ‘Clark Gable gibi ince bıyıkları var’ yorumu yapan, babasını da Gable’ın ta kendisi olarak gören muzip ve hayalci bir kimliği vardı. Hayatının her döneminde görüldüğü gibi, ‘Morterson’ soyadlı babası da onun için hep bir sır perdesi oldu. Annesinin maddi sorunları sebebiyle 7 yaşında devlet bakımı altına alınan Norma Jeane, bir süre yetimhanelerde ve koruyucu ailelerin yanında kaldı. Gladys’in yakın arkadaşı Grace McKee, onun ilk üvey annesiydi. Grace, sürekli sinemaya götürdüğü küçük kıza saçlarını o zamanın sarışın kadın yıldızı Jean Harlow gibi bukleli yapmasını öğütlüyordu. 1935’te Doc Goddard ile evlenen kadın, Norma Jeane’i Los Angeles Yetim Evi’ne gönderdi, bunu birtakım koruyucu aileler izledi. 1937’de evine dönen küçük kız, Doc’ın cinsel taciz eylemlerine karşı çıkamaz hale geldi. Grace ise üvey kızını başkalarına evlatlık vererek bu sorunu kökünden halletmeyi seçti. Bunu takiben saldırıya uğrayan Norma Jeane’in çocuk yaşta cinsel istismara maruz kaldığını açığa çıkaran emareler gösterdiği tespit edildi. 1942’de Grace ile Doc’ın yanına dönen küçük kız, ‘babacığım’ diye hitap ettiği, kendisinden 5 yaş büyük komşu James Dougherty ile evlendi. 1946’da boşanacağı eşinden çocuk istese de bu arzusuna karşılık bulamadı. Deniz piyadesi James’in 2. Dünya Savaşı’nda, 1943 yılında Pasifik cephesine gönderilmesiyle yalnız kalan Norma Jeane, soluğu bir levazımat fabrikasında aldı. Fabrikanın sahibi oyuncu Reginald Denney idi. Oraya gelen bir fotoğrafçının önerisiyle, saçını sarıya boyadı ve Blue Book Dergisi’nde mayo modelliği yapmaya başladı. ŞÖHRET OLMA YOLUNDA İLK ADIMLARI Norma Jeane, Blue Book’ta önce RKO’nun patronu Howard Hughes’un, ardından Fox yöneticisi Ben Lyon’ın dikkatini çekti. Daha ziyade siyahken altın sarısına boyadığı saçlarıyla parladı. Ginger Rogers, Lana Turner veya Jean Harlow olma yolunda emin adımlarla ilerliyordu. Hollywood’da ‘aptal sarışın’ açlığını giderecekti. O sıralar stüdyolarda senelik anlaşmalarla çalışılıyordu, kölelik sistemi vardı. Norma da ismini Lyon’ın önerisiyle Marilyn Monroe yaparak haftalık 125 dolardan altı aylık anlaşma imzaladı. Dans, şarkı söyleme ve oyunculuk dersleri aldı, kendini geliştirdi. Başlangıçta konuşmalı bir rol almadı. 1947’de “Dangerous Years” ve 1948’deki “Scudda Hoo! Scudda Hey!” ilk filmleri oldu. 1948’de Columbia Pictures ile altı aylığına anlaşan Monroe, başrolünde oynadığı “Ladies of the Chorus”un beğenilmemesiyle işsiz kaldı. 50 dolar karşılığında ilk ve son kez ‘çıplak modellik’ yaptı. Adını Mona Monroe olarak verip bu durumu hasıraltı etti. 1949’da Marx Kardeşler’in son filmi “Üç Ahbap Çavuşlar Elmas Peşinde”de (“Love Happy”) bir ‘hayat kadını’nı oynadı. Tek bir sahneydi bu… 1950’de beş film onu bekliyordu. Monroe, “Elmas Kaçakçıları”nda (“The Asphalt Jungle”) yaşlı bir suçlunun sevgilisini başarıyla canlandırınca, antolojilere geçen Bette Davis’li “Perde Açılıyor”a (“All About Eve”, 1950) ‘oyuncu arkadaş’ rolü için