Sinema
yolculuğu
başlıyor
Aliye Rona, sinema oyunculuğuna 1947 yılında
“Kerim’in Çilesi” filmiyle başladı. Kariyeri boyunca karakter oyunculuğu dersi verdi adeta. Ve
ödüller de arka arakaya gedi. 1965’te “Hepimiz
Kardeşiz”, 1967’de “Zalimler” ve 1968’de “Son
Gece” ile Antalya Film Festivali’nde; 1969’da da
“Kuyu” ile Adana Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu seçildi.
UNUTULMAZ KARAKTERLER
Hafızalara kazınan karakterlerinden başlıcası;
Fakir Baykurt’un eserinden uyarlanan, Metin
Erksan imzalı “Yılanların Öcü”nde canlandırdığı
Irazca Ana oldu. Hakkını arayan, törelerine bağlı,
sert Anadolu kadını rolü, Rona ile özdeşleşti.
Usta sanatçının sinemadaki bir diğer personası
ise özellikle melodramlarda canlandırdığı, fesat
planlar içindeki zengin kadınlar/anneler oldu. İki
farklı karakterin de ortak özelliği, erkek egemen
dünyadaki kadının başkaldırışını simgelemesiydi.
Rona’nın rol aldığı son filmlerinden biri, Sinan Çetin’in yönettiği “Berlin in Berlin” oldu. Bu filmde
Hülya Avşar’ın törelere bağlı, sert kayınvalidesi
rolünde izledik onu.
ZÜBEYDE HANIM’I OYNAMAK
İSTEDİ
Kariyeri boyunca 200’den fazla filmde rol alan
usta sanatçı, son yıllarında hep Atatürk’ün annesi
Zübeyde Hanım’ı oynamak istedi ama bu hayalini gerçekleştiremedi. Aliye Rona son günlerini,
Pendik’teki kötü şöhretli bir huzurevinde geçirdi.
Uğur Dündar’ın Arena’sına konu olan ve ‘yaşlıların ölüme terk edildiği yer’olarak nitelendirilen o
huzurevinde hayata veda ettiğinde, takvimler 29
Ağustos 1996’yı gösteriyordu.