EXECUTIVE HOUSEKEEPER MAGAZINE EXECUTIVE HOUSEKEEPER MAGAZINE | Page 48

istanbul başlarken Musa Yurdakul HEDD Yönetim Kurulu Başkanı TURİZMDE BUGÜN, PEKİ YA YARIN? G loballeşen ülkemiz turizminin yararını birçok kesimin hissetmesine karşın, hiçbirinin gerekli duyarlılığı göstermek için çaba sarf etmediği bir dönemdeyiz. Eskiden huzur ve barışın hüküm sürdüğü çalışan kesimin arasında, yöneticisinden çalışanına gergin ve menfaat dolu bir ortama dönmüş turizm sektörünün sonbaharındayız. Türkiye turizminin lokomotifi olan İstanbul’da yönetici iseniz, saçlarınız beyazlamayı vücudunuz yaşlanmayı hak etmiş demektir. Hep sonbaharda çalışmak hiç ilkbaharı tadamamak misali maalesef bu sonuçların habercisi ve ana faktörü gergin, menfaate dayalı, hoşgörüden uzak bir sistemdir. HAZİRAN EXECUTIVE HOUSEKEEPER 2014 Artık Turizmin, sektör duayenleri ve kanaat önderlerinin de birleşiminde bu gidişe dur demenin yolları ve refah düzeyine erişmesinin sağlanması gerekmektedir. Bu değişimin adına ister “eskiye dönüş” ister yeni moda tabir ile “açılım” diyebilirsiniz. Ancak bu değişim sonunda sadece personel - işveren ilişkisinin gelişmesinde değil, hizmet düzeyinin, rekabet ahlakının ve kültürel seviyenin de artmasında büyük rol oynayacaktır. Ufak bir örnek ile mevcut konuyu açmak gerekirse, günümüzde özellikle İstanbul Hotelciliğinde maalesef personelin kalitesi, anlayışı, aynı oranda da işverenin yaklaşımı ve tavrı hiç iyi bir dengede olmamakla beraber hoşgörüden uzak kişisel hırs ve çıkarlar ile perçinlenmiş durumda. Eskiden personel istihdamının da bir raconu vardı. Personel ilanına başvuru aldığınızda gelen kişinin referanslarının önemi büyüktü. Yöneticiler birbirlerinin personellerine sarkmaz, aksine gerektiğinde birbirlerinin işlerine bile koşarlar, aynı operasyonları ortak yürütürlerdi. Kısacası yönetici de personel de sektörde nerede durması gerektiğini bilir iş ahlakı sınırları içerisinde hoşgörü ile harmanlanmış olağanüstü bir ahenk- le çalışmaktaydılar. Şimdi ise, yöneticiler anlık çözümler ile kendilerini zor durumlardan kurtarmak adına buldukları her adamı kadrolarına katmakta ve herhangi bir sorgulama ihtiyacı hissetmemekteler( Üst düzey yönetici alımları hariç). Bunu fırsat bilen personel topluluğu gereken iş bilinç düzeyinden yoksun, sorumluluktan eser olmadan, sadece kendi çıkarları doğrultusunda iş ahlakından yoksun şekilde hareket edebilecek bir ortama sahip olmaktalar. Ortaya çıkan bu “ümitsiz hastalık” ortamı maalesef verilen hizmetin düzeyini, markalaşan ülke turizmini, işverenin itibarını, personelin hukuksal ve kişisel haklarının düzeyini, sonuç olarak sektörün mali kazanımını da olumsuz yönde etkilemektedir. Bunların nedenlerini irdelerken iğneyi kendimize, çuvaldızı da başkalarına batırmamız gereklidir. Bu durumdan sadece işveren ya da sadece personel sorumlu olamaz. Bu sektörden kazanç sağlayan herkes aynı suçun ortağı olduğu gibi aynı sorumluluğun da ortağıdır. Keza Devletin Sektörel yönetiminin de çözümün parçası olmayı bilmesi gerekmekte, çözüm; artık duayenlerimizin ve kanaat önderlerimizin taşın altına elini koyması hırs ve ihtirastan yoksun bir şekilde adımlar atılmasının yolunun yapılmasından geçmektedir. Bu çürümüş pastanın bir kenara atılabilmesi, hastalıklı zihniyetten uzak, eskiden olduğu gibi hoşgörü ve masumiyetin varlığını hatırladığımız, dostça, kişisel hırsın değil de sektörel, dolayısıyla ülkesel hırsın hakim olduğu bir turizm, bu milletin bu sektörün geçmişte tecrübe ettiği gibi olması bir hayal değildir. Asıl olanın bu pastayı yemek değil sadece kremasına, çikolatasına veya meyvesine katkıda bulunmak olduğunu, pasta ile beslenilmesinden ziyade şöhreti ile gereken hazzın sağlanmasından yanayım. Sonuçta kazanan daima bizler olacağız… Tüm sektörde çalışan meslektaşlarıma selam olsun… 46 DERNEK�HEDD.indd���2 6/12/14���7:34�PM