istanbul başlarken
Musa Yurdakul
HEDD Yönetim Kurulu Başkanı
TURİZMDE BUGÜN, PEKİ YA YARIN?
G
loballeşen ülkemiz turizminin yararını birçok kesimin
hissetmesine karşın, hiçbirinin gerekli duyarlılığı göstermek için çaba sarf etmediği bir dönemdeyiz. Eskiden huzur
ve barışın hüküm sürdüğü çalışan kesimin arasında, yöneticisinden çalışanına gergin ve menfaat dolu bir ortama dönmüş
turizm sektörünün sonbaharındayız. Türkiye turizminin lokomotifi olan İstanbul’da yönetici iseniz, saçlarınız beyazlamayı
vücudunuz yaşlanmayı hak etmiş demektir. Hep sonbaharda
çalışmak hiç ilkbaharı tadamamak misali maalesef bu sonuçların habercisi ve ana faktörü gergin, menfaate dayalı,
hoşgörüden uzak bir sistemdir.
HAZİRAN EXECUTIVE HOUSEKEEPER 2014
Artık Turizmin, sektör duayenleri ve kanaat önderlerinin de
birleşiminde bu gidişe dur demenin yolları ve refah düzeyine
erişmesinin sağlanması gerekmektedir. Bu değişimin adına
ister “eskiye dönüş” ister yeni moda tabir ile “açılım” diyebilirsiniz. Ancak bu değişim sonunda sadece personel - işveren
ilişkisinin gelişmesinde değil, hizmet düzeyinin, rekabet ahlakının ve kültürel seviyenin de artmasında büyük rol oynayacaktır.
Ufak bir örnek ile mevcut konuyu açmak gerekirse, günümüzde özellikle İstanbul Hotelciliğinde maalesef personelin
kalitesi, anlayışı, aynı oranda da işverenin yaklaşımı ve tavrı hiç iyi bir dengede olmamakla beraber hoşgörüden uzak
kişisel hırs ve çıkarlar ile perçinlenmiş durumda. Eskiden
personel istihdamının da bir raconu vardı. Personel ilanına
başvuru aldığınızda gelen kişinin referanslarının önemi büyüktü. Yöneticiler birbirlerinin personellerine sarkmaz, aksine gerektiğinde birbirlerinin işlerine bile koşarlar, aynı operasyonları ortak yürütürlerdi. Kısacası yönetici de personel
de sektörde nerede durması gerektiğini bilir iş ahlakı sınırları
içerisinde hoşgörü ile harmanlanmış olağanüstü bir ahenk-
le çalışmaktaydılar. Şimdi ise, yöneticiler anlık çözümler ile
kendilerini zor durumlardan kurtarmak adına buldukları her
adamı kadrolarına katmakta ve herhangi bir sorgulama ihtiyacı hissetmemekteler( Üst düzey yönetici alımları hariç).
Bunu fırsat bilen personel topluluğu gereken iş bilinç düzeyinden yoksun, sorumluluktan eser olmadan, sadece kendi
çıkarları doğrultusunda iş ahlakından yoksun şekilde hareket edebilecek bir ortama sahip olmaktalar. Ortaya çıkan bu
“ümitsiz hastalık” ortamı maalesef verilen hizmetin düzeyini,
markalaşan ülke turizmini, işverenin itibarını, personelin hukuksal ve kişisel haklarının düzeyini, sonuç olarak sektörün
mali kazanımını da olumsuz yönde etkilemektedir. Bunların
nedenlerini irdelerken iğneyi kendimize, çuvaldızı da başkalarına batırmamız gereklidir. Bu durumdan sadece işveren ya
da sadece personel sorumlu olamaz. Bu sektörden kazanç
sağlayan herkes aynı suçun ortağı olduğu gibi aynı sorumluluğun da ortağıdır. Keza Devletin Sektörel yönetiminin de
çözümün parçası olmayı bilmesi gerekmekte, çözüm; artık
duayenlerimizin ve kanaat önderlerimizin taşın altına elini
koyması hırs ve ihtirastan yoksun bir şekilde adımlar atılmasının yolunun yapılmasından geçmektedir.
Bu çürümüş pastanın bir kenara atılabilmesi, hastalıklı zihniyetten uzak, eskiden olduğu gibi hoşgörü ve masumiyetin
varlığını hatırladığımız, dostça, kişisel hırsın değil de sektörel, dolayısıyla ülkesel hırsın hakim olduğu bir turizm, bu
milletin bu sektörün geçmişte tecrübe ettiği gibi olması bir
hayal değildir. Asıl olanın bu pastayı yemek değil sadece
kremasına, çikolatasına veya meyvesine katkıda bulunmak
olduğunu, pasta ile beslenilmesinden ziyade şöhreti ile gereken hazzın sağlanmasından yanayım. Sonuçta kazanan daima bizler olacağız… Tüm sektörde çalışan meslektaşlarıma
selam olsun…
46
DERNEK�HEDD.indd���2
6/12/14���7:34�PM