Hâlbuki halkını seven, halkının hizmetkârı
olduğunu söyleyen bir siyaset adamı; halkına onurlu iş olanaklarını sağlamak, geleceği güven içinde olacak bir hayat standartına
çıkarmak ve onu sadakaya mahkum olmaktan kurtarmak olmalıdır. Bu nedenle, halka
saygı lafla değil, davranışlarla gösterilebilir.
Demokrasi ateşinin ve aydınlanma ışığının
bütün gönüllerde ilk kez yandığı ve siyasi
hayatta herkesin ilgi gösterdiği 50-60 yıl
önceki yıllarımızda bu tür halka saygısızlıklar görülmez ve duyulmazdı.
Eğer, yıllar öncesinden hizmet için değil, seçilme esasına göre tezgah kuran oy avcısı,
çapsız siyasiler kutsal dinimizi siyasete bulaştırmamış olsalardı, ülkemiz belki bugünlerin sıkıntılı durumlarına gelmemiş olurdu
diye düşünüyorum.
Türkiye, çok partili hayata geçmesinden bu
yana hitabet sanatının bütün inceliklerine
vakıf ve cidden birçok ateşli politikacıları
görmüş ve dinlemiş bir ülkedir. Bu hitabet
sanatının en ateşli konuşmacılarından ve en
önemlilerinden biri de Millet Partisi Genel
Başkanı Osman BÖLÜKBAŞI idi. 1950 yıllarında BÖLÜKBAŞI’nın Taksim Meydanı’ndaki mitingine İstiklal Caddesi’nde bulunan
dükkânların sahipleri kepenklerini indirip,
BÖLÜKBAŞI’nın rekor sayılan uzun konuşmasını dinlemeye koşarlardı. BÖLÜKBAŞI,
güzel ve hoş konuşmalar yapar, sözlerini
nüktelerle renklendirir, belgeleri konuştururdu. Çünkü, müthiş bir hafızaya sahipti.
Partisine gerici yakıştırmalar yapılmasına
ve kuruluş günlerinde takibata uğrayıp yargılanmasına karşın, Genel Başkan olarak
seçmenlere “takkiye” yapmayıp, dini siyasete karıştırmayan ve oy avcılığı yapmayan
bir devlet ve siyaset adamımızdı, rahmetli
Osman BÖLÜKBAŞI. Onun siyasi tarihimize
geçen “kalabalıklar bizde, oylar başkasına”
sözü meşhurdur.
Siyasi ölmezliğe erişen fanilerin siyasal
mücadelelerini okuduğunuzda, bu kimselerin nasıl insafsızca hücumlarla karşı karşıya
kaldıklarını görürüz. Ülkemizde de 1950-60
döneminin ana muhalefet lideri İsmet Paşa
(İNÖNÜ) bu mücadelenin tipik bir örneği
olarak görülür. Dönemin iktidarı tarafından
neler yapılmadı, iktidarın yandaşları ve militanlarınca kendisine neler söylenmedi
neler... Ancak, İNÖNÜ’nün başına gelenleri
ve yapılan haksızlıkları, 1950’leri yaşamış
olanlar bilir.
Kuruluşuna öncülük ve önderlik yaptığı
demokratik düzenin yıkılışını gördüğünde,
TBMM kürsüsüne çıktı ve iktidar grubuna
hitaben; “Yanlış yoldasınız, sizi ben de kurtaramam” sözlerine devamla “Şartlar tamam olunca ihtilaller meşrudur” tarihi uyarısını dikkate almayan iktidar grubu, İsmet
Paşa’yı 12 oturum meclise sokmama kararını aldı. Partisinin mallarına el konuldu.
İktidarın yanlış tutumunu halka anlatması
için Genel Sekreteri Kasım GÜLEK’i Karadeniz Bölgesi’ne gönderdi. GÜLEK, Sinop’ta
tutuklandı ve gazetelerin sayfalarına haber
olarak taşındı. Kendisi ilerleyen yaşına karşın Anadolu’ya gitmek üzere yola koyuldu.
Kayseri’nin Himmet Dede İstasyon’unda iktidarın yandaşlarınca linç edilmek üzereyken
bir Binbaşı tarafından saldırganlar dağıtıldı.
İsmet Paşa Uşak’a geçti. Meydanda halka
hitap ederken kendisine atılan taşla başından yaralandı. Ordan İzmir’e indi. Paşa’yı
askerler korumaya aldı. İzmir’den İstanbul’a
geldi. DP militanlarınca Topkapı’da etrafı
sarıldı ve İstanbul’a sokulmamak istendi.
Orada da bir subayın havaya ateş etmesiyle saldırılar önlendi. Garp Cephesi’nin Komutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu
ikinci adamı, Lozan Kahramanı, 2. Dünya
Harbi’nin top lavları ateşini dışında tutarak ülkesini büyük bir badireden kurtaran
devlet adamı, demokrasinin yolunu açan
önderi, Kıbrıs Çıkarması’nda ABD’nin tehtidine karşı JOHSON’a “Yenidünya kurulur ve
Türkiye orada yerini alır” cevabıyla Türk ulusunun gurur kaynağı olmuş İsmet Paşa’sı...
Ana muhalefet partisi lideri olarak, dönemin iktidarınca kendisine, partisine ve Cumhuriyetin kazanımlarına karşı yapılan haksız
uygulamalarına karşı elbetteki üzülüyordu.
Genede dayanma ve tahammül gücünü
göstermiş ve yapılan hücumları sabı &