Ermenistan Rehberi
Bir Sinefilin Gözünden Yerevan
Melis BEHLİL, Akademisyen, Sinema Eleştirmeni
İstanbul’dan Erivan’a ilk seyahat, bilinmezliklerle
dolu. Komşu ama sınır yok, uçak var ama kayıtlarda
bulunmuyor (en azından ben ilk gittiğimde öyleydi),
vize var ama sınırda alınabiliyor, yabancı alfabeyle
yolları bulabilir miyiz, acaba Türkiye’den geldiğimizi
söylesek mi yoksa hiç çaktırmasak mı, sorular, so-
rular...
Ancak şehre varır varmaz sorulardan eser kalmıyor;
sesler, yüzler, kokular, tatlar hep yeni ama hep ta-
nıdık. Ziyaretçisini geri çağıran şehirlerden Erivan.
Yemesi içmesi bir yana kalsın, ben bir sinefilin gö-
zünden anlatayım şehri.
Bunun için belki önce zamanlamayla başlamak
lazım: sinemaseverler için ziyaretini 2004 yılından
beri her Temmuz düzenlenen Altın Kayısı Erivan
Uluslararası Film Festivali’ne denk getirmek demek,
bir haftalık bir süre boyunca şehirde yeni-eski on-
larca film izlemek, ve sokaklarda gezerken festivalin
konukları ile karşılaşıvermek demek (şansa göre,
bu sene Asghar Farhadi mesela, ya da daha önceki
yıllardan Ildiko Enyedi, Wim Wenders, ve tabii ki fes-
tivalin on sene başkanlığını yapan Atom Egoyan ile
eşi, oyuncu ve aktivist Arsinée Khanjian). Festivalin
kalbi şehrin merkezinde, Charles Aznavour Mey-
danı’ndaki görkemli Moskova Sineması’nda atıyor.
1936 yılında inşa edilen sinema, dört salonuyla
festivale ev sahipliği yapıyor ve sadece binası
bile bir ziyareti hak ediyor.
Ermeni sineması deyince ilk akla gelen isimler
diyasporadan olsa da (mesela Egoyan, Robert
Guediguian, veya Serge Avedikian), ülkenin si-
nema tarihinde en önemli yer, kuşkusuz Sov-
yetler Birliği’nin de en değerli yönetmenlerinden
Sergey Parajanov’a ait. Ermeni bir anne-babanın
oğlu olarak 1924’te Tiflis’te dünyaya gelen Para-
janov, gerek dönemin talep edilen sosyalist ger-
çekçi tarzına ters düşen yapıtları, gerek Gürcü,
Ukrayna ve Ermeni kültüründen ulusal ögeleri si-
nemasına taşıması, gerekse eşcinselliği nedeniy-
le hayatı boyunca Sovyetler idaresiyle çatışmış,
dönem dönem hapis atmak zorunda kalmış.
Yönetmenin başyapıtı olarak kabul edilen Na-
rın Rengi (1968), 18. yüzyılda yaşamış Ermeni
şair ve ozan Sayat Nova’nın öyküsünü şiirsel
ve sembolik bir dille beyazperdeye aktarıyor.
Parajanov’un 1990’da ölmeden önce son yer-
leştiği şehir olan Erivan, sanatçının eserlerinin
sergilendiği bir müzeye de ev sahipliği yapıyor.
Parajanov son derece yaratıcı, özgün ve farklı
filmleriyle tanınıyor, ancak sinema dışında da
üretimleri var. Müzede, pek çok değişik malze-
meyle üretmiş olduğu kolajlar, desenler, küçük
heykeller dahil toplam 600 eseri sergileniyor
Parajanov’un. Bunların arasında hapisteyken
kağıt-kalem yokluğunda alüminyum şişe kapak-
larından yaptığı madalyonlar da var. Günümüz-
de bu madalyonların gümüş replikaları, Erivan
Film Festivali’nde Yaşam Boyu Başarı ödülü ola-
rak veriliyor. Parajanov Müzesi, bir sinefil veya
sanatsever için Erivan’da ziyaret edilecek en
önemli yer olmanın ötesinde, kendi başına bu
şehre seyahat için bir neden.
59