Ermenistan Rehberi
İşte o gün, 7 yaşında ben çiçek satmaya başladım”
diye söyleyerek başladı hikâyesine Vartan.
Parayı veren Surik Amca, yani Cumhuriyet
Meydanı’ındaki kafenin o dönemki sahibi, bu
hikâyenin önemli yüzlerinden, Vartan’a yol
gösterip küçük bir çocuğunun başına gelecek
onca şeyden kurtulmasını sağlayan kişi. Aslın-
da Vartan’ın hikâyesi, bir mahallenin hikâyesi,
TV dizisi gibi sanki, herkes var içinde. Yerevan’ı
bilenler, Poplovok Kafe’yi bilirler; şehrin en eski
ve iyi sayılan kafelerinden biridir. Önünde koca-
man bir havuzu vardır; son yıllarda yasaklansa
da çocukların yazın serinlemek için atladığı
kamu havuzlardan biridir. 10 yaşlarındayken,
bir yaz havuza girmek için çıkardığı kıyafetleri
oraya bıraktığını ama çalındığını fark ettiğinde
çok ağladığını anımsıyor: “Nelli Teyze garsondu
o kafede, kucağına aldı beni, teselli etti, nere-
den buldu bilmiyorum kıyafet giydirdi, ‘Üzülme,
bir daha girersen kıyafetlerini bana getir’ dedi.
Öyle yaptım, sonra kıyafetlerimin içinde paketle-
nmiş yemekler bulmaya başladım. Ben de Nelli
Teyze’ye çiçekler armağan ettim. O yıllar zor-
du, savaş vardı, elektrik yoktu, herkes birbirine
destek olmaya çalıştı, ölüm kalım meselesiydi
çünkü. Düşünsene eksi 30 derece bir kış günü,
sen evini ısıtabiliyorsun, komşun ısıtamıyor. On-
ları evine almazsan donup ölecekler. Öyle bir
dönemdi” diyor. “Çaresizlik kötü şey, annem
hastaydı, tek oda ev, ama ısınamıyoruz. Komşu
geldi, anladı durumu, diğer komşuyu çağırdı,
inip arka bahçedeki ağacı kesmeye karar ver-
diler. İki erkek ve ben bahçeye indik. Kar, göz
gözü görmüyor. Baltanın sesinden olacak, başka
bir komşu indi aşağı. ‘Ağaç kesilir mi, nasıl in-
sanlarsınız!’ diye bağırdı. ‘Böyle insanlarız’ dedi
diğer komşu, ‘Kadın yalnız başına kalmış, hasta,
donuyor, şu çocuğun haline bak, ağaç düşün-
menin zamanı değil’ dediğinde, başta kızan
adam da katıldı onlara, üçü beraber kestiler
ağacı, annemi donmaktan kurtardılar” diye de-
vam ederken, artık Vartan da gülümsemiyordu.
Konuşmamızın başından beri yanımızdan geçen
apartman sakinleri, Vartan’ı selamlıyorlardı. Bu kez
orta yaşlı bir kadın “Bu oğlan var ya, altın kalpli. Gün
olur yedi buket satar ama on buket hediye eder,
neşemiz o bizim” dedi. Kara bulutları dağıtmıştı
kadının sözleri, “Yardım önemli, bak bu kahveyi
getiren kızın çalıştığı kuaförün sahibi Garen var ya,
bana bu apartmanda yer verilmesi için çok uğraştı,
destekledi beni, oğullarımın da vaftiz babası aynı za-
manda” derken, yüzü tekrar gülüyordu.
GaraBala’nın Hikâyesi
Eski Yerevan’ın en önemli sembollerinden olan
GaraBala (Esmer çocuk) lakaplı Stepan Harutyun-
yan’ın 1900’lerin başında doğdu biliniyor. Zengin
bir ailenin tek oğlu olan Stephan, Sovyetler, ailesini
“vatan hainliği” suçundan Sibirya’ya sürdüklerinde
sokakta kalıyor. Çiçek satarak hayatını kazanan
Stephan, yaşlanınca Abovyan Caddesi’ndeki kadın-
lara çiçekleri satmayıp hediye etmeye başlıyor.
Yaşlılığı döneminde soğuk bir kış günü donarak
öldüğü söylenen GaraBala’nın bilinen bir mezarı
olmasa da, Yerevan Belediyesi tarafından yaptırılan
heykeli, yeni nesiller için Harutyunyan’ın anısını taze
tutuyor. Mutsuz bir insanın diğer insanları mutlu
etme çabası, bugün Yerevan’da hâlâ anılıyor.
GaraBala’yı hatırlatıyorum Vartan’a “Yoksa sen,
modern zamanların GaraBala’sı mısın?” diye soruy-
orum. Çok hoşuna gidiyor, “Keşke” diyor. Ama belli
ki ilk benzeten ben değilim. Vartan, okula nerdey-
se hiç gitmemiş, ama o kadar güzel, o kadar tem-
iz bir Ermenice konuşuyor ki... Sokakta büyüyen
bir çocuk, nasıl böyle konuşur diye düşünmeden
edemiyor, fakat sonra yine pişman olmamak için bu
saçma soruyu sormamaya karar veriyorum. Evli Var-
tan, iki oğlu var. Biri henüz sekiz aylık. Uzun uzun
anlatıyor ailesini, birden benim sorumu hatırlayarak
“Dünya güzel bir yer mi ki diyorsun. Ben sokaklar-
da aç yattığımda, hiç zengin olmayı hayal etmedim,
ailem olsun diye hayal ettim hep. Akşam kapısını
açıp girebileceğim bir ev, o evde bir eş, çocuklar
hayal ettim, oldu işte…” diyor gülümseyerek.
İlk yıllar bisikleti ile çiçek dağıtan Vartan’ın artık iki
tane motoru var. “Motor olduktan sonra kolay. Ne
zaman, hangi adresten sipariş gelse, atlar giderim”
diyor. Bazen gecenin üçünde aradıklarını ve o si-
parişlerin çok pahalı buketler olduğunu söylüyor.
“Kavga ediyorlar, sonra adam birden 100 tane gül
hediye ediyor karısına, sevdiğine... Kadınlar, çiçek
sever” diyor Vartan, hınzır bir gülümsemeyle. Bun-
dan sonra müşterisi olacağımı söylediğimde, gururla
internetten de sipariş verebilirsin diyor Vardan.
120