ERMENISTAN REHBERI E-KITAP ERMENİSTAN REHBERİ | Page 119

Ermenistan Rehberi Yerevan’en En Sevilen Çiçekçisi Vartan’ın Hikâyesi Alin Ozinian, Siyasi Analist Yerevan’ın merkezinde, özellikle yaz aylarında dolaşırken Vartan’ı mutlaka görür ve eğer bu ilk karşılaşmaysa şaşırısınız. Rengârenk bir motorsikle- tini beyaz fötr şapkasıyla süren Vartan’ın motoru, sepet sepet çiçekle doludur. “Çiçeklerin Efendisi” Vartan, Yerevan’ın en güleryüzlü, en mutluluk saçan çiçekçisidir. Herkesin “Varteri Vartan” (Güllerin Vartan’ı) adını taktıkları genç adamın mesaisi, çocukluğundan beri sabah 5’te başlıyor. Önce çiçek pazarından günlük alışverişini yapan Vartan, Nalbantyan Sokağı’ndaki sakinlerin kendisine çalışması için izin verdikleri merdiven altındaki tezgâhına geçip buketler hazırlıyor. Ondan sonra gün boyu sokakları dolaşıyor, kafelere giriyor, evlere sipariş götürüyor. Hayatından memnun gibi görünen Vartan’ın kal- binde çok kırıklar var aslında. Nalbantyan Caddesi’nin Sayat-Nova Bulvarı’nı kes- en noktasında buluştuğumuz o akşamüstü, yavaşça not defterimi çıkartırken, bir taraftan da kızıyorum kendime. Bu saatler en civcivli, en kalabalık saatleri sokakların. Tam iş vakti, keşke sohbet etmek için başka bir zaman teklif etseydim diye düşünüyorum. Vartan yine memnun halinden, ayakta durmamdan rahatsız, köşedeki kuaföre girip bir iskemle getiri- yor. “Otur, otur, ayakta olmaz” diyor ısrarla, daha bir mahcup oluyorum. Tüm çiçekleri çok sevdiğini söy- lerken kırmızı gülü ayrı bir yere koyuyor, ardından “Yok, ama beyaz da bir başkadır” diyor. Açık pem- benin renginden dem vuruyor sonra, farkında değil ama gerçekten hepsini çok seviyor, birini överse sanki diğeri alınır gibi geriliyor, ayıramıyor Vartan güllerini. Ama gülerek “Üzülme ya hemen, bazı zorluklar olmazsa, bu hayatta iyi insanların da olduğunu göremeyiz, dünyanın kötü bir yer olduğunu düşünürüz” diyor. “Dünya iyi bir yer mi?” diye soruyorum. Daha coşkulu gülümsüyor “Tabii iyi bir yer, ne zannediyorsun, bak sana anlata- cağım tek tek” demeye kalmadan, kuaförden genç bir kız çıkıyor elinde tepsiyle. Tepside iki kahve bardağı ve ev yapımı cevizli baklava var. Ağzımı açamadan, daha sonra kuaför olduğunu öğrendiğim kız “Vartan’ın misafiri, bizim misa- firimizdir” diyor. Güzel bir akşamüstü, Yerevan’ın en işlek ve en lüks kafelerinin olduğu caddelerinin birinin kaldırımında, Vartan’ın rengârenk motorunun yanıbaşında Vartan ve ben, kuaför kızın pişird- iği kahveyi içiyoruz. Dünya gerçekten iyi bir yer mi acaba diye düşünüyorum… “İyi insanlar çıktı benim karşıma; hatta içlerinden biri, baktı ol- mayacak böyle lokmayla-hırkayla, bir 8 Mart sa- bahı bana para verdi, ‘Git çiçek al, bu meydanda sat, biri de ilişirse gel bana söyle’ diye tembih etti. “Neden mühendislik” der gibi, “Neden çiçek sat- mayı seçtin” diyorum. Sorduğum anda fark edi- yorum sorunun saçmalığını ama laf bir kere çıkıyor işte ağızdan, cevabı duyunca daha bir pişman oluy- orum. “Neden?.. Çünkü Ermenistan’da ‘o karanlık seneler’ dediğimiz 80’lerin sonu 90’ların başı var ya, işte o senelerde babam bıraktı gitti beni ve iki küçük kardeşimi... Sokakta kaldık, sokak çocuğuy- dum ben. Biri acır ekmek verirdi, diğeri giyecek, eve götürüp yıkayan kadınlar bile oldu…” derken, yüzümün aldığı halden rahatsız oluyor. 119