Ermenistan Rehberi
Yerevan’en En Sevilen Çiçekçisi
Vartan’ın Hikâyesi
Alin Ozinian, Siyasi Analist
Yerevan’ın merkezinde, özellikle yaz aylarında
dolaşırken Vartan’ı mutlaka görür ve eğer bu ilk
karşılaşmaysa şaşırısınız. Rengârenk bir motorsikle-
tini beyaz fötr şapkasıyla süren Vartan’ın motoru,
sepet sepet çiçekle doludur. “Çiçeklerin Efendisi”
Vartan, Yerevan’ın en güleryüzlü, en mutluluk saçan
çiçekçisidir.
Herkesin “Varteri Vartan” (Güllerin Vartan’ı) adını
taktıkları genç adamın mesaisi, çocukluğundan
beri sabah 5’te başlıyor. Önce çiçek pazarından
günlük alışverişini yapan Vartan, Nalbantyan
Sokağı’ndaki sakinlerin kendisine çalışması için
izin verdikleri merdiven altındaki tezgâhına geçip
buketler hazırlıyor. Ondan sonra gün boyu sokakları
dolaşıyor, kafelere giriyor, evlere sipariş götürüyor.
Hayatından memnun gibi görünen Vartan’ın kal-
binde çok kırıklar var aslında.
Nalbantyan Caddesi’nin Sayat-Nova Bulvarı’nı kes-
en noktasında buluştuğumuz o akşamüstü, yavaşça
not defterimi çıkartırken, bir taraftan da kızıyorum
kendime. Bu saatler en civcivli, en kalabalık saatleri
sokakların. Tam iş vakti, keşke sohbet etmek için
başka bir zaman teklif etseydim diye düşünüyorum.
Vartan yine memnun halinden, ayakta durmamdan
rahatsız, köşedeki kuaföre girip bir iskemle getiri-
yor. “Otur, otur, ayakta olmaz” diyor ısrarla, daha bir
mahcup oluyorum. Tüm çiçekleri çok sevdiğini söy-
lerken kırmızı gülü ayrı bir yere koyuyor, ardından
“Yok, ama beyaz da bir başkadır” diyor. Açık pem-
benin renginden dem vuruyor sonra, farkında değil
ama gerçekten hepsini çok seviyor, birini överse
sanki diğeri alınır gibi geriliyor, ayıramıyor Vartan
güllerini.
Ama gülerek “Üzülme ya hemen, bazı zorluklar
olmazsa, bu hayatta iyi insanların da olduğunu
göremeyiz, dünyanın kötü bir yer olduğunu
düşünürüz” diyor. “Dünya iyi bir yer mi?” diye
soruyorum. Daha coşkulu gülümsüyor “Tabii
iyi bir yer, ne zannediyorsun, bak sana anlata-
cağım tek tek” demeye kalmadan, kuaförden
genç bir kız çıkıyor elinde tepsiyle. Tepside iki
kahve bardağı ve ev yapımı cevizli baklava var.
Ağzımı açamadan, daha sonra kuaför olduğunu
öğrendiğim kız “Vartan’ın misafiri, bizim misa-
firimizdir” diyor.
Güzel bir akşamüstü, Yerevan’ın en işlek ve
en lüks kafelerinin olduğu caddelerinin birinin
kaldırımında, Vartan’ın rengârenk motorunun
yanıbaşında Vartan ve ben, kuaför kızın pişird-
iği kahveyi içiyoruz. Dünya gerçekten iyi bir yer
mi acaba diye düşünüyorum… “İyi insanlar çıktı
benim karşıma; hatta içlerinden biri, baktı ol-
mayacak böyle lokmayla-hırkayla, bir 8 Mart sa-
bahı bana para verdi, ‘Git çiçek al, bu meydanda
sat, biri de ilişirse gel bana söyle’ diye tembih
etti.
“Neden mühendislik” der gibi, “Neden çiçek sat-
mayı seçtin” diyorum. Sorduğum anda fark edi-
yorum sorunun saçmalığını ama laf bir kere çıkıyor
işte ağızdan, cevabı duyunca daha bir pişman oluy-
orum. “Neden?.. Çünkü Ermenistan’da ‘o karanlık
seneler’ dediğimiz 80’lerin sonu 90’ların başı var
ya, işte o senelerde babam bıraktı gitti beni ve iki
küçük kardeşimi... Sokakta kaldık, sokak çocuğuy-
dum ben. Biri acır ekmek verirdi, diğeri giyecek,
eve götürüp yıkayan kadınlar bile oldu…” derken,
yüzümün aldığı halden rahatsız oluyor.
119