Ekonomik Denge AGUSTOS-EYLÜL 2016 | Page 39

Kültür&Sanat « ed dinde bir düzensizlik barındırır. Sığ zekalar, bunu bir olumsuzluk gibi algılar ama düzensizlik, düzenin olmazsa olmaz koşuludur. hafazakarlığın daha yavaşlatıcı yaklaşımlarının rağbette olmasının bir sebebi de, hızın ve değişimin çok güçlü olmasından kaynaklanıyor. Nerede durma direnci varsa, orada çok güçlü bir ilerleyiş oluşsun, hemen iki kutup da oluşur. Kutuplardan birinde asılı kalmak, mutlak bir karşıtlığa dayanır. Bu durumu, yine zihnin oluşu kavrama yetersizliğiyle açıklayabiliriz, çünkü bilinç özdeşlik ilkesiyle devinir. Bilincin en doğal refleksi ikiye bölmektir: ya-ya da. Bu, “Ben bensem sen değilim’ demektir. Bir şey kendisi ise başkası değildir çünkü. Bir yerde bir özdeşlik varsa, bir belirlenim varsa o belirlenim zorunlu olarak karşıtını da kendinde barındırır ve dışarı iter. Yani siz “A, A’dır” dediğiniz sürece -ki bu özdeşlik ilkesinin temelidir- “A, A-olmayandır” demek zorundasınız. Bu aklın en temel iki ilkesidir. Akıl buradan bir üçüncü ilke daha çıkartır; üçüncü halin imkansızlığı, yani “A A ise, A A-olmayan değildir” derseniz o halde bir şeye “hem A, hem A-olmayan” veya “Hem siyah, hem siyah-olmayan” diyemezsiniz. “ARA CİNSLER ÇOĞALACAK” Sosyolojik olarak Türk toplumunun son yıllardaki değişimini nasıl özetliyorsunuz? Türkiye ilerlediği, geliştiği ve modernleştiği için ve bütün bu kavramlar da özünde rasyonel olduğu için ülkenin buna bir tepki vermemesi düşünülemez. Türkiye bir yandan değişiyor, gelişiyor ama bir yandan da kendi içinde bu hıza denk bir direnç de üretiyor. Bir itilimle birlikte ‘itilim karşıtı’ itirazlar da oluşuyor. Bu çatışma Türkiye’nin toplumsal yapısından bekleneceği üzere bazen gelenekçi refleksler üretiyor. Şu evrede ülkemizde, mu- var demektir. Bu çelişki de Türkiye’nin lehinedir. Dünyanın her yerinde de böyle olmuştur. Ahlak kitapları, ahlaksızlığın en çok olduğu dönemlerde yazılır. “YAŞAM, AKLIN YASALARINI BOZAR” ‘Kutuplaşma’ artık çok sık kullanılan bir kavram, oysa Türk toplumunun bunu aşacak çok büyük vasıfları, özellikleri ve kökleri var. Bu konuda ne düşünüyor ve ne öneriyorsunuz? Kutuplaşma esas itibariyle bilincin iki uçlu devinimidir. Bir dairede, diyelim ki bir aks Ne ki yaşam, aklın bu yasalarını bozar ve darmadağın eder. Yaşamda siyah-beyaz karşıtlığı olduğu içindir ki griler vardır, siyah-yeşil karşıtlığı vardır. Yaşamda “yaya da” yoktur. Yaşam çoklu-birlik halinde işler, iki değerli değil, üç değerli bir mantıkla. Bazıları buna fuzzy logic diyorlar. Yaşamda sonsuz merkez vardır. Dünyayı ve yaşamı açıklarken tek bir merkeze dayandığınız sürece kutuplara dayanırsınız. Kutuplara dayandığınızda, bu kutuplardan birine asılı kaldığınız takdirde çok kesin, çok zorunlu, çok genel yargılara; yani dogmalara ulaşırsınız. Bu sizin kendi tinsel birliğinizi sağlamanız anlamına gelir ama başkaları ile diyalog içerisinde olmamanız koşuluyla. Kutupların birbiriyle diyaloğu olmaz. Ne ki yaşam, uçların bu kibirli kutuplaşmasını çözer. Modern bilim, yani insanlığın şu anda ulaştığı bilgi birikimi ve biçimi zaten bu kutupluluğu çözüyor. Bizler de yaşama baktığımızda bu yüzden bir kutupluluk görmüyoruz. Dikkat edin, cinsler bile çözülüyor. Bugün hayvanlarda da, insanlarda da sadece iki cinsten söz edilmiyor. Aracinsler ortaya çıktı ve bunun çoğalacağı görülüyor. İster istemez buna karşı kendiliğinden bir direnç de doğuyor, direnç | ekonomik denge | 37