EKO PRESTİJ "...Prestij Meselesi" EKO PRESTİJ "...Prestij Meselesi" | Page 88

Tarım ve hayvancılık ise kendi içinde artık entegrasyon isteyen koskoca bir sektör. Artık Gölbaşının ticari değeri , tarımsal değerinin çok önüne geçti, planları ve çalışmaları buna göre yapmak gerekli. EKO PRESTİJ: Günümüzde rezidans tipi yapılara talep oldukça artmakta. Gölbaşı’nda da bu tip projelerin yoğun biçimde hayata geçirildiğini görmekteyiz. Rezidans ve çok katlı lüks yaşam alanları ile ilgili görüşleriniz nelerdir? Rezidansların sosyolojik yönden olumsuz etkileri olduğunu düşünüyor musunuz? Harun ÖZCAN: Rezidans ve çok katlı yaşam olgusu, kendi içinde hem sosyolojik, hem de ticari olarak ayrı ayrı ele alınacak bir konu. Sosyolojik kısmı sadece Gölbaşı’nı değil, toplumun tamamını ilgilendiren bir durum. Hatta bence sadece çevre ve şehircilik bakanlığının değil, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının da ilgilenmesi gereken, muhtemelen sosyolojik neticeleri olan bir konu, sosyolojik kısmı benim alanım değil. Bence biz yapılaşma şekilleri ve ekonomik sonuçlarıyla ilgili konuşalım. Yapılan rezidansların neredeyse tamamı, a ve a+ sosyoekonomik kitlelere hitaben yapılan yapılar. Çünkü günümüzün değeri bu lüx ve çok katlı rezidanslar. 88 ŞUBAT/MART 2016 İnşa kalitesi gerçekten çok iyi olanlarda var, ortalamanın altında olanlarda. Ama önemli olan, bugünün tercihleri, yarın çok hızlı değişebilir. Bugünkü değer yüksek katlı binalar, siteler, rezidanslar, marka projeler. Gölbaşı’nda özel çevre koruma olmasaydı bu projelerin yapılacağı alanlar kesinlikle buralar olacaktı. Göl, göl havzası ve doğa başka şekilde korunabilirdi belki, bunun Avrupa’da birçok büyük kentte örnekleri mevcut. Özel çevre koruma yapılaşma yasağı getirdi yada sınırladı yapılaşmayı. Aslında bölge insanının ihtiyacı olan yasaklar değil, çözümlerdir. Doğa yasakla değil, bilinçle korunur. Doğayı kirleten unsurlar dünyanın her yerinde var. Nereye giderseniz gidin evsel atıklar var, kanalizasyonlar var, ısınmadan doğacak yakıt kirliliği var vs. ama bunların çözümleri de var. Örneğin artık kömür değil doğalgazla ısınıyoruz, a tıklarımızı, kanalizasyonlarımızı göllerimize, denizlerimize değil arıtma tesislerimize gönderiyoruz ve hatta bunlardan geri dönüşümler ve ticari faydalar elde ediyoruz. Gölbaşında da yasak yerine bunların yapılması, marka projelere yapay göller, kanallar, yapay doğal ortamlar eklenmesinden çok daha az maliyetli ve daha korumacı girişimler olacaktır. Koskoca bir doğayı bilinçle korumak ve onunla beraber yaşamak varken, insansı yaşam alanlarını yasaklayarak harap olmasını seyrediyoruz. Doğayı insan korur, bilinç korur. Buraya kadar anlattığım kısım ekonomik bir sonuç, bu sonuçtan da bölge insanı açıkçası hoşnut değil. Tamamından bu yasaklar ya da kısıtlamalar kalkmasa bile merkeze yakın noktalardan, mahalle merkezlerinden, en azından bölgesel ihtiyaç alanlarından sanayi bölgeleri, konut dışı kentsel çalışma alanları etrafı gibi, ihtiyaç oranında imar iyileştirme çalışması yapılması taraftarıyım. Bence bu kaçınılmazda bir son, çünkü sanayi bölgeleriyle, konut dışı kentsel çalışma alanlarıyla, üniversiteleriyle gölbaşı koskoca bir kent. İnsanlara “işine buraya gel evine başka yere git” diye ancak bir süre daha diyebilirsiniz. Şehircilik, belediyecilik bu durumlara cevap vermek için, çözüm üretmek için var. Az önce de söylediğim gibi bugünün tarım alanları büyük ihtimalle yarının konut alanları, sanayi ve ticaret alanları, turizm alanları olacak. Bizim bölgemizde yapılan tarım, kırsalda kaldığı sürece, kırsal entegrasyon yani tarım ve hayvancılık bir arada kaldığı süre-