EKO PRESTİJ "...Prestij Meselesi" EKO PRESTİJ "...Prestij Meselesi" | Page 87

EKO PRESTİJ: Öncelikle bizim için Gölbaşı’nın özellikle son 10 yıldaki gelişimini değerlendire bilir misiniz? Harun ÖZCAN: Gölbaşı Ankara’ya en yakın ilçe konumunda. Aslına bakarsanız son 10 yılda değil çok daha önceden bu değerleri kazanması gerekirdi. Coğrafi konumu ve göllerinden ötürü hep bir mesire yeri olarak algılandı. Geçmişte böyle olması, gölbaşını bugünün iyi bir değeri haline getirdi. Çünkü asıl değer, yaşam alanlarının ya da konut alanlarının daha kaliteli coğrafyalarda olmasıdır, değişmeyen tek unsur coğrafyadır. Gölbaşı’nın geleceği bu coğrafyasından geçer. Gelecekte gölbaşı, insanların yaşarken nefes alacağı şehir olacaktır. Elbette bununda bir bedeli vardır. Son 10 yılda kat edilen yol, bu değerlerin farkındalığıyla başladı, ama kıymeti önümüzdeki senelerde çok daha fazla kendini gösterecektir. EKO PRESTİJ: Gölbaşı’nın şehir yapılaşmasına bakıldığında merkezde daha az kat yoğunluğu mevcutken, Gölbaşı’nın çevre mahallelerinde özellikle Tulumtaş, İncek gibi bölgelerde çok kat izninin mevcut olduğunu ve çok katlı projelerin buralarda yükseldiğini görmekteyiz. Çok kat uygulamasının merkezde değil ilçenin dış mahallelerinde var olması doğru mu? Bunun Gölbaşı’na etkileri neler olmakta? Bir imar değişikliği gerekli mi? Harun ÖZCAN: Öncelikle Gölbaşı’nda var olan bir “özel çevre koruma” düzenlemesi var. Ve bu düzenlemeye ait bir sınır mevcut, çok katlı yapıların neredeyse tamamı bu sınırın dışındaki alanlar. Ama şehirlere olan talepler haritadaki çizgilere göre belirlenmez. Gölbaşı aslında mini bir metropol, göç alan bir ilçe. Birçok şehirde dahi olmayan özellikleri mevcut. Birden fazla üniversitesi, özel okulları, sosyal tesisleri, doğası ve daha birçok özelliğiyle beraber büyük bir yaşam alanı. Çok katlı yapılaşmanın Gölbaşı’nın uzak mahallelerinde olmasının Gölbaşı demografisine birebir etkisi yok. Çünkü Gölbaşı merkeze uzak olan mahalleler. Ama asıl yoğunluk ve talep merkez. Her şey burada, merkezde. Okullar burada, hastane burada, mağazalar, alış veriş yerleri burada, kamu kurumları burada, kısacası merkez burası, talep burada. Buradaki imar 70’li 80’li yılların yapı ihtiyacına dönük yapılmış, o zamanın doğrusu. Ama şu anki nüfus ve talebi karşılamıyor. Aslında ciddi bir revizyon gerekli. Kentsel dönüşümle dahi tamamen çözülemeyeceğine inanıyorum. Yapılaşma koşullarında mutlaka iyileştirme yapılması gerek. Takdir edersiniz ki herkes rezidanslardan ev alıp oturamaz. Yapılaşma koşullarının belirli bir zümreye göre değil, toplumun tamamının ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde iyileştirilmesi gerekir. EKO PRESTİJ: Gayrimenkul sektörünü doğrudan ilgilendiren yeni tarım reformu hakkındaki düşünceleriniz neler? Harun ÖZCAN: Tarım reformunun, Türkiye gibi bir tarım ülkesinde, ve bu ülkenin başkenti Ankara’da 2016 yılında henüz yapılıyor olması, sizce de biraz geç kalınmış bir uygulama değil mi? Biraz önce dediğim gibi burası artık bir metropol oldu, önceden köy olan yerler artık birer mahalle, neredeyse tamamı imarlı. Tarım ve hayvancılık elbette yapılması gereken ve bölgenin en önemli iş kolu. Ancak şehirleşmeyle birlikte azalarak devam ediyor. Bölgemizdeki arazilerin tamamının alım satım değeri, tarımsal değerinin üzerinde. Yani Gölbaşı’ndaki araziler artık ticari birer meta. Yani bu bölgede arazinin değerini tarımsal verimliliği değil, imara olan uzaklığı, hangi imar çalışmasının içinde yada yakınında olduğu, ana yollara olan mesafeleri, manzaraları vs. gibi tarımsal faaliyet dışındaki kullanım amaçları belirliyor. Arazi toplulaştırması çoğunlukla, tarımsal bütünlük için yapılan bir uyguluma. Oradaki değerde tarımsal verim. Ama Gölbaşı için artık bu değerlerden çok daha fazlası mevcut. Örneğin bir mahallede, bakın mahalle diyorum köy değil, basitçe bir kişinin birden fazla ve farklı coğrafyadaki arazileri bir yere toplanıyor. Yani farklı bir coğrafyaya ve farklı bir değere taşınıyor. Mesela sanayi bölgesine yakınken oradan alınıp konut alanlarına yakın bölgelere getiriliyor. Bu kimilerine göre değer artışına kimilerine göre de değer kaybına sebebiyet verir. Hızla büyüyen metropollerde, şehirleşme yaklaşımlarının olması gerekir ve farklı tarımsal çözümler bulunmalı. Geçmişten günümüze bakın. Gölbaşı’nda tarım hayvancılık bu kadar teşviğe rağmen azalarak devam ediyor. Gölbaşı özelinde bunun en büyük sebebi şehirleşmedir. Şehirleşmeye göre çözüm aranmalıdır. Bu söylediklerimden “tarım yapılmasın” sonucu çıkarılmasın. Elbette tarım da olmalı hayvancılık da olmalı. Ancak burası başkent, Gölbaşı da Başkent’in en güzel coğrafyası. Burada şehirleşme kaçınılmaz bir son. ŞUBAT/MART 2016 87