EKO PRESTİJ: Öncelikle bizim
için Gölbaşı’nın özellikle son 10 yıldaki gelişimini değerlendire bilir misiniz?
Harun ÖZCAN: Gölbaşı Ankara’ya
en yakın ilçe konumunda. Aslına bakarsanız son 10 yılda değil çok daha önceden bu değerleri kazanması gerekirdi.
Coğrafi konumu ve göllerinden ötürü
hep bir mesire yeri olarak algılandı.
Geçmişte böyle olması, gölbaşını bugünün iyi bir değeri haline getirdi.
Çünkü asıl değer, yaşam alanlarının ya
da konut alanlarının daha kaliteli coğrafyalarda olmasıdır, değişmeyen tek
unsur coğrafyadır. Gölbaşı’nın geleceği
bu coğrafyasından geçer.
Gelecekte gölbaşı, insanların yaşarken nefes alacağı şehir olacaktır. Elbette
bununda bir bedeli vardır. Son 10 yılda
kat edilen yol, bu değerlerin farkındalığıyla başladı, ama kıymeti önümüzdeki
senelerde çok daha fazla kendini gösterecektir.
EKO PRESTİJ: Gölbaşı’nın şehir yapılaşmasına bakıldığında merkezde daha az kat yoğunluğu mevcutken, Gölbaşı’nın çevre mahallelerinde
özellikle Tulumtaş, İncek gibi bölgelerde çok kat izninin mevcut olduğunu ve
çok katlı projelerin buralarda yükseldiğini görmekteyiz. Çok kat uygulamasının merkezde değil ilçenin dış mahallelerinde var olması doğru mu? Bunun
Gölbaşı’na etkileri neler olmakta? Bir
imar değişikliği gerekli mi?
Harun ÖZCAN: Öncelikle Gölbaşı’nda var olan bir “özel çevre koruma”
düzenlemesi var. Ve bu düzenlemeye
ait bir sınır mevcut, çok katlı yapıların
neredeyse tamamı bu sınırın dışındaki
alanlar. Ama şehirlere olan talepler haritadaki çizgilere göre belirlenmez.
Gölbaşı aslında mini bir metropol,
göç alan bir ilçe. Birçok şehirde dahi olmayan özellikleri mevcut. Birden fazla
üniversitesi, özel okulları, sosyal tesisleri, doğası ve daha birçok özelliğiyle
beraber büyük bir yaşam alanı.
Çok katlı yapılaşmanın Gölbaşı’nın
uzak mahallelerinde olmasının Gölbaşı
demografisine birebir etkisi yok. Çünkü
Gölbaşı merkeze uzak olan mahalleler.
Ama asıl yoğunluk ve talep merkez. Her
şey burada, merkezde. Okullar burada,
hastane burada, mağazalar, alış veriş
yerleri burada, kamu kurumları burada,
kısacası merkez burası, talep burada.
Buradaki imar 70’li 80’li yılların
yapı ihtiyacına dönük yapılmış, o zamanın doğrusu. Ama şu anki nüfus ve talebi karşılamıyor. Aslında ciddi bir revizyon gerekli. Kentsel dönüşümle dahi
tamamen çözülemeyeceğine inanıyorum. Yapılaşma koşullarında mutlaka
iyileştirme yapılması gerek.
Takdir edersiniz ki herkes rezidanslardan ev alıp oturamaz. Yapılaşma koşullarının belirli bir zümreye göre değil,
toplumun tamamının ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde iyileştirilmesi gerekir.
EKO PRESTİJ: Gayrimenkul sektörünü doğrudan ilgilendiren yeni tarım reformu hakkındaki düşünceleriniz neler?
Harun ÖZCAN: Tarım reformunun,
Türkiye gibi bir tarım ülkesinde, ve bu
ülkenin başkenti Ankara’da 2016 yılında henüz yapılıyor olması, sizce de biraz geç kalınmış bir uygulama değil mi?
Biraz önce dediğim gibi burası artık bir metropol oldu, önceden köy olan
yerler artık birer mahalle, neredeyse tamamı imarlı. Tarım ve hayvancılık elbette yapılması gereken ve bölgenin en
önemli iş kolu. Ancak şehirleşmeyle
birlikte azalarak devam ediyor.
Bölgemizdeki arazilerin tamamının
alım satım değeri, tarımsal değerinin
üzerinde. Yani Gölbaşı’ndaki araziler
artık ticari birer meta. Yani bu bölgede arazinin değerini tarımsal verimliliği değil, imara olan uzaklığı, hangi imar
çalışmasının içinde yada yakınında olduğu, ana yollara olan mesafeleri, manzaraları vs. gibi tarımsal faaliyet dışındaki kullanım amaçları belirliyor.
Arazi toplulaştırması çoğunlukla,
tarımsal bütünlük için yapılan bir uyguluma. Oradaki değerde tarımsal verim.
Ama Gölbaşı için artık bu değerlerden
çok daha fazlası mevcut. Örneğin bir
mahallede, bakın mahalle diyorum köy
değil, basitçe bir kişinin birden fazla
ve farklı coğrafyadaki arazileri bir yere
toplanıyor.
Yani farklı bir coğrafyaya ve farklı bir değere taşınıyor. Mesela sanayi
bölgesine yakınken oradan alınıp konut
alanlarına yakın bölgelere getiriliyor.
Bu kimilerine göre değer artışına kimilerine göre de değer kaybına sebebiyet
verir. Hızla büyüyen metropollerde, şehirleşme yaklaşımlarının olması gerekir
ve farklı tarımsal çözümler bulunmalı.
Geçmişten günümüze bakın. Gölbaşı’nda tarım hayvancılık bu kadar teşviğe rağmen azalarak devam ediyor. Gölbaşı özelinde bunun en büyük sebebi
şehirleşmedir. Şehirleşmeye göre çözüm aranmalıdır. Bu söylediklerimden
“tarım yapılmasın” sonucu çıkarılmasın. Elbette tarım da olmalı hayvancılık
da olmalı. Ancak burası başkent, Gölbaşı da Başkent’in en güzel coğrafyası.
Burada şehirleşme kaçınılmaz bir son.
ŞUBAT/MART 2016
87