Draje Dergi Draje Dergi || İsyankâr Draje | Page 47

ya da sonu belirsiz bir maceraya atılmak... Sormaya bile gerek yoktur. Cevabını kalabalık vermiştir çoktan. O zaman Behiye ya da Enid’in aşırı acıklı hikayelerine göz atmadan önce küçük bir spoiler verelim: Herkes’in bir bildiği olmalı... Ama Herkes de kalabalığın arasına karışırken böyle düşünmüş olabilir. Uff hayat çok tuhaf. Spoiler bile olsa her şey çok karışık. Özetten anlaşılmıyor. Ne varsa detaylardadır... Issızlığın Ortasında Herkes’le birlikteyken kendini iyi hissetmek çok da zor değil. Kalabalığın ardına kaçak bakışlar attığınızda orada yalnız ve mutsuz duran ayrıksı ucubeyi görüp kendinizi yeniden yeniden onaylayabilirsiniz. Kendimizi nasıl biliriz? Nerede durduğumuzu nasıl anlarız? Her şey akıyor olsa ve hiçbir sabit nokta bulamazsak yönümüzü nasıl tayin ederiz? İşte cevap hep bize benzemeyenlerdedir. biz koştururken geri dönüp baktığımızda bir yere kıpırdamamış olanlardadır. Bu yüzden de spoiler’dan korkmayın, gerçeklerle yüzleşirken geç kalmaktan korkun. *** Kendimi onaylamak için hep o ucubelere bakıyorum. Ben Rebecca... Enid’le küçük maceralara atılan ve sonunda büyümek zorunda olduğunu bilen gerektiği kadar flörtöz, gerektiği kadar kaçık, gerektiği kadar maceraperest ama her zaman gerçekçi Rebecca. Ayaklarım yere bastığı için Enid’i taşımak zorunda değilim. Ya da diğerlerini... Doğru olanı seçtim evet. Bak şu Enid nasıl da tuhaf ve yalnız. Enid kendi kadar tuhaf bir diğerine tutkun. Enid kendine bir iş bulup hayatına bir yön çizmeye çalışsa yine dilini tutamaz. O plakçı kaçığa dersini bu yüzden verdim. Bana ihtiyaç duyduğunda Enid’e bu yüzden el uzatmadım. *** Kurgu ve gerçek arasında dolanırken her şeyin birbirine karışması çok da şaşırtıcı değil. Ama zor olan, bu gürültüde hangisinin hangisi olduğunu ayırt etmek değil mi zaten?Behiye öfkeli, Handan’sa değil. Enid’in kafası karışık, Rebecca için her şey son derece net... Etrafınıza baktığınızda yaşadığınız dünyada Behiye’lerin, Enid’lerin olmadığını görmek şaşırtıcı mı o zaman? Oysa Herkes Rebecca, Herkes Handan... Gerçeklik bu ama gerçek olan hangisi... Yani Herkes özenle tasarlanmış, sınırları keskin biçimde çizilmiş bir kurgunun ürünüyse hakiki bir hayat yaşadığımızı kim söyleyebilir? Kalabalık oradan oraya koşturup hiçbir yere gidemiyorken, kendimizi onaylamak ve yönümüzü kaybetmemek için göz attığımız o ucubeler olmasa bugün nerede olurduk? Yani Herkes gerektiği kadar flörtöz, gerektiği kadar kaçık, gerektiği kadar maceraperestken takıntılı ve yalnızlığa mahkum bütün o ucubeler olmasa... Bu amaçsız koşturmacanın dışında kalan bütün o yalnız, mutsuz ve takıntılı kaçıklar olmasa... Aslında tuhaf olanın hiçbir yere gidemeden koşturup duran o tekdüze kalabalık olduğunu düşünenler olmasa özenle kurgulanmış imitasyon bir hayat yaşadığımızı kim vuracaktı yüzümüze? Ne olduğumuzu, nerede durduğumuzu, aslında nereye gidemediğimizi nasıl anlayacaktık bu hayalet dünyada?