Draje Dergi Draje Dergi || Narsist Draje | Page 72
72
BEYRUT FATOŞ YILDIRIM SOĞAN GİBİDİR
ONU KESERSENİZ,
GÖZÜNÜZDEN YAŞ GELİR…
Yazı: Beyrut Fatoş Yıldırım - E-mail: [email protected] • İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen
Draje: Merhaba, yemedik içmedik, aylardır bu
röportaj için uğraştık ve sonuda başardık..Gerçekten çok yüce gönüllü bir insansınız…
Beyrut Fatoş: Estagfirullah canım, bir an önce röportaja geçersek yalnız… İşim gücüm var.
Draje: Ay pardon…İlk soruma geçiyorum, neden
yazmak?
B.F.: Bir ifade biçimi olsa gerek. Düşünceler taştığında kağıda dökülmeleri icab ediyor. Yoksa
çatlar bu ruh.
Draje: Peki ilk ne zaman yazdınız?
B.F.: 10 yaşıma ait günlüklerim var. O zamanlardan başlamış bu sevda, günlüklerden şiirlere öykülere, internet ile beraber daha çok kişiye ulaşan
yazılara döndü olay. Türk insanının mayasında var
sanırım yazmak…Japonlar nasıl teknolojiye kafa
yoruyorlarsa bizde edebiyata kafa yormadan
edemiyoruz. (Gülüşmeler)
Draje: Peki yazdıklarınızın okunduğunu düşünüyor
musunuz?
B.F.: Ne demek o şimdi! Soru mu bu kardeşim! Ne
biçim soru bu?? (bağrışmalar)
Draje: Pardon, tutamadım kendimi. Neyse yazmak dışında uğraşlarınız var mı ? Bize biraz kendinizden bahsetseniz?
B.F.: En büyük uğraşım öğrencilik..Uğraşıp duruyoruz. Onun dışında sahne sanatları ile ilgiliyim.
En büyük hayalim bir müzikal yazıp yönetmek.
Ama bunun için hiçbir adım atmadım. Adı üstünde hayal….Yıllar önce resimde çizmiştim ama o
kadar kötüydü ki yıllar önce resim yapmayı bıraktım. Dans etmeyi beceremediğim gibi ısrarla dans
ederim. Kısacası ders çalışmak dışında her şey ile
ilgiliyim. Tom Hanks’i ve Gerald Butler’ı beğenirim.
Favori filmlerimde Yeşil Yol ve P.S I Love You’dur.
Draje: En büyük korkunuz?
B.F.: Ölememek.
Draje: Vasiyetiniz?
B.F.: Mezarımın başına bir kavak ağacı dikin yeter…
Draje: Aşk nedir?
B.F.: Alakasız bir soru oldu ama gene de cevaplayacağım. Bu sorunun cevabı http://askinpesinde.
blogpot.com sitesinden alınabilir. Kişisel blogumdur.
Draje: İdolünüz var mıdır?
B.F.: Pek çok insanın aksine benim idolüm aynı
evde yaşadığım bir insandı. Benden 6 yaş büyük
ablamın çizgisinden gittim hep. Mükemmel insan
varsa o da ablamdır…
Draje: Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız
3 şey ne olurdu ?
B.F.: Veni Vidi Vıcı
Draje: Draje dergi hakkında ne söylemek istersiniz?
B.F.: Cool bir dergi. Takip etmekte fayda var. Eğitici, bilgilendirici ve okunası bir dergi. Ekip harika.
Görsel olarak ve içerik olarak her ay okuyucuya
farklı deneyimler kazandırıyor. Dahası içinde ben
varım..Benim olduğum her yer zaten mükemmel
olmak zorunda…
Draje: Mütevaziliğinize hayran kaldık?
B.F.: Kalmamak imkansız gibi bişey…
Draje: Son olarak bişey diyomusunuz, röportaj
bitti. Gidicez biz.
B.F.: Durun konseptle ilgili bi hikaye var onu anlatacağım. Paulo Coelho’nun SİMYACI adlı kitabından….
“Bir kervancının getirdiği kitabı eline aldı Simyacı.
Kapağı yoktu kitabın, ama gene de yazarının kim
olduğunu anladı: Oscar Wilde’dı yazar. Kitabın
sayfalarını karıştırırken, Narkissos’u anlatan bir
öyküye rastladı.
Narkissos’un, kendi güzelliğini her gün bir gölün
sularında seyretmeye giden bu yakışıklı delikanlının efsanesini biliyordu Simyacı. Bu delikanlı
kendi görüntüsüne öylesine vurgunmuş ki, günün
birinde göle düşüp boğulmuş. Onun göle düşüp
boğulduğu yerde de bir çiçek açmış, bu çiçeğe
nergis adı verilmiş.
Ama kendi yazdığı öyküyü böyle bitirmiyordu
Oscar Wilde.
Tatlı su gölünün kıyısına gelen orman tanrıçaları Oreas’ların, gölü bir acı gözyaşı kavanozuna
dönüşmüş olarak bulduklarını yazıyordu Oscar
Wilde.
- Neden ağlıyorsun? diye sormuş Oreas’lar.
- Narkissos için ağlıyorum, diye yanıtlamış göl.
- Ne var bunda şaşılacak, demiş bunun üzerine
orman tanrıçaları. Bizler ormanlarda boşu boşuna
onun peşinde dolaşır dururduk, ama onun güzelliğini yalnızca sen görebilirdin yakından.
-Narkissos yakışıklı bir genç miydi? diye sormuş
göl.
-Bunu senden daha iyi kim bilebilir ki? diye karşılık vermiş iyice şaşıran Oreas’lar. Her gün senin
kıyılarına gelip sularına bakıyordu!
Göl bir süre sessiz kalmış. M