Draje Dergi Draje Dergi || Ergen Draje | Page 16

Bizim aklımızda bir projemiz vardı . Arkadaş çevrimizde bizden farklı enstrüman çalan kim varsa ne çaldığınız umrumuzda değil , bizi dinleyin ve gelin bizimle çalın diyorduk . Bizim istediğimiz dinleyiciyi afallatmak değil . dersi almayı düşünüyorum . Denklem fonksiyon vs . ( gülüşmeler ) Ediz : Ben sinema okuyorum hatta bu son senem . İnanılmaz boşum neredeyse hiç dersim yok beyin hücresi öldürüyorum evde . En son Battlefiled 3 aldım . 5 aydır onu oynuyorum evde . Mert : Ben de İletişim tasarımı ve yönetimi okuyorum . Eskiden bölümün adı İletişim ’ di sadece . Öyle diyince bir kalıyorlardı soranlar şimdi bu yeni ismiyle daha güzel oldu . ( Ortama biralar gelir ) Huooav , hops , şerefe , ooohh , hadi geğirsin biri . Benim haftada iki gün dersim var en az Ediz kadar boşum . Muhittin : Ben de Sinema okuyorum son sınıfım .

Bizim aklımızda bir projemiz vardı . Arkadaş çevrimizde bizden farklı enstrüman çalan kim varsa ne çaldığınız umrumuzda değil , bizi dinleyin ve gelin bizimle çalın diyorduk . Bizim istediğimiz dinleyiciyi afallatmak değil . dersi almayı düşünüyorum . Denklem fonksiyon vs . ( gülüşmeler ) Ediz : Ben sinema okuyorum hatta bu son senem . İnanılmaz boşum neredeyse hiç dersim yok beyin hücresi öldürüyorum evde . En son Battlefiled 3 aldım . 5 aydır onu oynuyorum evde . Mert : Ben de İletişim tasarımı ve yönetimi okuyorum . Eskiden bölümün adı İletişim ’ di sadece . Öyle diyince bir kalıyorlardı soranlar şimdi bu yeni ismiyle daha güzel oldu . ( Ortama biralar gelir ) Huooav , hops , şerefe , ooohh , hadi geğirsin biri . Benim haftada iki gün dersim var en az Ediz kadar boşum . Muhittin : Ben de Sinema okuyorum son sınıfım .

Draje : Baştan itibaren kısaca Orange Skies ‘ ın hikâyesi nedir ? Ediz : Lisedeyken başladım müziğe ve hep içimde bir şey yapma isteği vardı müziğe dair . Sonrasında Eskişehir ’ e geldik . Ve geldiğimin ilk günü şans eseri Mert ile tanıştım . Sonra beraber eve çıktık . Şu anda da hala beraber kalıyoruz . Sonra ben Erasmus ile Almanya ’ ya gittim . Muhittin : Mert evde yalnız kaldı . Mert : Çok yalnız kaldım lan . ( gülündü ) Ediz : Ben Erasmus ’ a giderken müziği neredeyse tamamen bırakmıştım . Ama demek ki içimde bir şeyler kalmış ki gider gitmez arkadaşım Ege ile gitar bakmaya başladık . İkimiz de Telcaster hastasıyızdır . E-bay ’ e dadandık baya bir . Sonra bir gece odamda otururken bir gitar gördüm . Orjinal Amerikan Telecaster . Hani belki salakça gelecek ama 1989 yapımı ve ben de 1989 ’ luyum . Böyle
bir bağ kuruldu aramızda . ( güldük ) Sonra kapadım gözümü ve aldım gitarı . Sonra gitarı aldığımın ilk haftası bir anda i think i know ’ u yaptım . O zamanlarda Viyana ’ lı bir şarkıcının klibini çekiyorduk ve şarkı kayıtları için stüdyoda kayıt yapıyordum . Boş zamanlarımda i think i know ’ u stüdyoda kaydetmeye başladım ki görebileyim ikinci gitarları , arpejleri ile şarkı neye dönüşüyor . Sonra “ Desert Rush ” geldi ardından “ Somewhere quite near the harmony ” geldi . Sonra fark ettim ki ben içimdeki bu hisleri engelleyemiyormuşum . Bu bir şekilde kendine çıkış arıyormuş . Ardından Türkiye ’ ye geldiğimde baya bir şarkı birikmişti . Ben hala tam olarak post rock yaptığımızı söyleyemiyorum . Tamam belki o tınıya sahibiz ama genel olarak sadece içimdeki hissi yansıtabilen şarkılar yapmaktı amacım . Ardından Mert ’ e dinlettim şarkılarımı . Enteresandır ki birbirimizden tamamen habersizken o da bana kendi yaptığı enstrümantal şarkıları gönderiyordu . Bir şekilde demek ki yollarımızın kesişeceği önceden