Draje Dergi Draje Dergi || Edepsiz Draje | Page 54
54
BEN BİR ATIM!
Yazı: Pınar Karaaslan - E-mail: [email protected] - İllüstrasyon: Hayalcan İncesağır
E
vcenek oturup film izlemek gibisi
yoktur hani! En ufak bir öpüşme
sahnesinde anneyle babanın
gözleri açılırken,çocuğun gözlerini kapatma girişimi bürür odayı. İzlenecek
şey aslında budur, filmden dışarı. Çocuğun filme kayan gözleri, edepsiz olmakla
yargılanırken, filmin en heyecanlı kısmı kaçırılmış, tat
damakta bırakılmıştır. Çocuk olmak edepsiz olmayı
gerektirir nitekim.
Bir de lafını esirgemeyen çocuk vardır. Hani şu
‘amaaan pek de bilmiş’ denilen cins. Ya da “ükela” der büyükler pek de ükela olmayan bir tavırla!
Bir şeyler bilmek suçtur bazen toplumlarda. Ve
hatta neden? demek üst üste. Ama.., diyecek olur
zavallı boyu küçük aklı büyük çocukçuk! Aması
Küçük olayları tartışır insanımız. Büyük toplumsal
durumlar O’nu ilgilendirmediğinden değil, hele hele aklı
yetmediğinden hiç değil*, sadece edepsizlik yapmamak için!
Hem tüm filmi izlemek varken, edepsiz sahnelere ne hacet?
maması yokla gelen tepki ise, merak uyandırır. Ulan
bari yemekten olmasaydık!
Edepsizdir meraklı ve neden diyen insan.
Aklın olsun der annem hep. Edepsiz olduğumu
düşündüğünden değil, aklımı pek normale çalıştırmadığımdan daha çok. Sonra da ekler; bir sen
akıllısın zaten. Pek bir kinayelidir bu son cümle. Anlamamazlığa veririm. Çünkü anlarsam, edepsizliğe
kaçar.
Evim olsun, yatak odasını kırmızıya boyatacağım!
Edepsizleşme! Şunun ettiği lafa bak!
Niye, evim olmasın mı benim? Ya da sevdiğim
renk? Yatak odasıyla mı sorun yoksa? E peki maviye
boyatsam yatak odasını? Haa demek o da problem! O zaman evim olsa ve sadece duvarlarını farklı
renklere boyatsam? Çeşitli odaların? Hah, bunu beğendin demek! Ne güzel, anne/baba ben de senin
için alacağım evi ve senin için boyatacağım duvarları ve senin için yaşayacağım içinde zaten. Edepsiz
miyim yine? Neden? Peki tamam sormadım!
İnsan küçük şeylerle mutlu olmasını bilmeli. Çevremizde o kadar kocaman ve o kadar çirkin şey oluyor ki, o büyük inekleri sevmeye, yararlarından pay
biçmeye çalışmaktansa, buzağılara yoğunlaşmak
lazım. Azla yetinmek, çok istememek lazım. Şükretmeyi bilmeli insan yani, kıssadan hisse. Sorgulamaya
başladın mi işin zor. Nedenlerdir, evet, olayları enteresan kılan. Ama yine nedenlerdir, insanı üzen çoğu
zaman. He, de geç!
Küçük olayları tartışır insanımız. Büyük toplumsal
durumlar O’nu ilgilendirmediğinden değil, hele hele
aklı yetmediğinden hiç değil*, sadece edepsizlik
yapmamak için! Hem tüm filmi izlemek varken,
edepsiz sahnelere ne hacet?
Her şey de tartışılmaz ki zaten. Bazen kabul etmek
gerek. Gelişim, kabullenmişlik getirir bazen. Sadece
oranını iyi ayarlamak lazım. Yoksa olduğu yerde sayar insanoğlu maazallah; ama en azından neden
aramamaya alışır. Edeplileşir; evcilleşir yani.
Atız ya biz!
* Ki bunun altını çizmek istiyorum. Bizim insanımızın
aklı her şeye yeter; ama yorgundur, uğraşmak işine
gelmez çoğu zaman.
Pınar yazısını yazarken kendi kendine gülüp durmuştur.
Soğuktan kendini şaşıran Kuzey ülkelerinde bunun
normal karşılanan bir durum olup olmadığı hakkında
elbette bir fikrimiz bulunmamakta ancak Draje Dergi
ailesi olarak sevgili yazarımıza acil şifalar dilemekten
kendimizi alamıyoruz. Pınar’dan söz açılmışken
(Pınar’ın yazısına sayfa altı yazıyoruz kimden söz
açılcaktı ki başka?) kendisinin iş aramakta olduğunu
belirtmek gerekiyor. İsveçli multimilyoner okurlarımıza
duyurulur.