Draje Dergi Draje Dergi || Edepsiz Draje | Page 40

40 +18 81+ Yazı: Emrah Sarıgöl - E-mail: [email protected] - İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen Y aşımızın bu tanımın altında kaldığı günlerin en başında başladı edepsizliğe meyil verişimiz. Kaldırımın sapı, adımın karışı hesabı yürüdüğümü yollarda, etekleri sağa sola savrulan ablaların, etek altında ne var diye çok merak etmiştik küçükken. Lügatimizi daha ilk sayfasından, bismillah deyip argoyla başlatırken, yolda gördüğümüz her kadına önce bacımız diye bakar, ardından şu fıstığın marizine bir kaysam da neşemiz yerine gelse derdik. Daha çok küçükken, üstümüze vurulan erkeklik sıfatının önsözü olan, yiğidin malı meydanda lafından hep çektik üstelik. Yiğidin bir malı olmalıydı, ama kamu malı olmamalıydı. Bunu dayımıza, amcamıza gösterip, cebimize harçlık koyan babamızın, o mağrur komutan edalı gülüşlerini hala unutamayız. Tüfek sağlamdır paslanmaz, Türk malıdır yıpranmaz diye, az asılmadık hayatın bekârlık çarkına. Dilimizde kurutmaktan çekindiğimiz tükürüğü, ya kürek sallamak için kullanırdık, yâda hacı şakir den yoksun bulunduğumuz alanlarda, rüyaları bedene dökmek için. Mahallede salına salına yürüyen, Necibe ablanın, şase numarası kendinden, kaportası ise tanrı tarafından imal edilmiş kasasını görünce, aklımızın çözülmeyen düğümü kalmazdı. Arkasından bağırdığımız bedford necibe lafı, bu gün en kral delikanlıların ağzına alınmayacak kadar, edep dışıydı. Hoş necibe ablada kırıtırdı sağ olsun. Ya bilirdi, elimiz dâhil hiçbir uzvumuzun ona kalkmayacağını, yada çok işveli kadındı. Bacak kadar boyumuzla, banyo pencerelerine asılıp el âlemi gözetlediğimiz zamanlarda, ne görürsek o kardır, geleceğe yatırımdır deyip düşler yaratırdık. Daha o zamandan belliydi, bizim ne halt olacağımız. Dilimizde çayın şekeri gibiydi, haybeden gerçek üstü sallamalarımız. Bir hatun tavladım, dilim dilim yemelik diyen arkadaşlarımızın, pazardan portakal kıvamındaki anlatışlarıyla, palavradan’da olsa ağzımızın suyunu az akıtmadık. Yaptığımız çapkınlıklarla övünürdük, benim senden daha çok sevgilim var yarışlarında, en önce kim göğüslerse ipi, o erkekti küçük gözlerimizde. Oysa boynuzlanışlarımızı hiç saymazdık. Erkek adama boynuz gitmez derken, suratımızda sevdiğimiz kadınların parmak izini taşırdık. Her hikâyenin en sonunda, birini bulurdu büyüklerimiz. Yan mahalleli bilmem kimin kızı diye tanıtırlardı. Sonra isterlerdi Allahın emriyle bize, evlenirdik o kadınla. Evden işe, işten eve gelirdik. Mesai saatlerinin dışında, tek formalitemiz, evde pijamayla televizyon izleyip, uyku gelmezse tek atımlık sevişmemizdi. Ata sporumuzdu sevişmek ve her birimizin birden fazla çocuğu olurdu. Çocuğumuza edep tavsiye eder, kulak çekerdik sonra. Oysa kimin malına, kimi anlatıyorsun. Kaportası doğuştan bozuk, neyi düzeltmeye kalkıyorsun. Öyleyse göster oğlum büyüklerine yiğidin malını, edepsizlikten ötürü kimseden eksik yanımız kalmasın. salın Ma Nec a salına hallede num ibe abla yürüyen n a , kapo rası ken ın, şase d r taraf tası ise inden, t edilmından imanrı iş ka al gör çözü ünce, ak sasını kalm lmeyen lımızın bağı azdı. Ar düğüm ü rd k neci ığımız asından en k be lafı, bedford r b ağzı al delika u gün n kada a alınm nlıların r, ed a ep d yacak ışıyd ı. Birinci Geleneksel Draje Dergi toplantımızı da yaptık, sürekli maille bıdıbıdı konuşup, sayfa sayfa yazı yazan insanların biraraya gelince tutulup kalması pek komikti. Fakat mekan değişikliği ve adam başı bir birayla bu durumun da önüne geçtik efenim. Madem Emrah’ın sayfasındayı 谁