Dilhâne Şubat Sayısı dilhane-subat | Page 34

Kırk Paralık Hikayeler | İdris Mahfi “Raviyan-ı ahbar ve nakilan-ı asar ve tutiyan-ı şükker-şiken-i şirin-güftar ve muhaddisan-ı ruzigâr şöyle nakl u rivayet ve böyle hikâyet eylemişler ki, zaman-ı sabıkda bir padişah-ı zişan var idi ki akalim-i seba’ya hükm-i mecrâ idi.” Çemberlitaş civarındaki Asmalı Kahve’de, daha bu ilk cümlenin sonunda kari, yani okuyucu susar, öksürüp boğazını temizler. İşareti alan kahvecinin çırağına işmarı ile askıda kahveler gelir, önce kari’ye, akabinde dinleyenlere dağıtılır. Hasır iskemleler şöyle bir düzeltilir, kahveler meraklı dinleyecilerce hızlıca yudumlanır. Kahve üzerine soğuk suyundan bir yudum alan kari, Hakkaklar çarşısındaki Hafız Şevki’nin kütüphanesinden kırk paraya alınmış “Hikâye-i Sahir-i Hindi”nin sürükleyici hikâyesine döner. Şimdi Hind diyarının kudretli padişahının akıl almaz maceralarına kulak kesilen dinleyiciler de bir yandan emsâli bir hikâye kitabını alıp soğuk kış gecelerinde evlad u ıyali ile okumanın hesabını yapıyorlardır belki. Matbaanın bir hayli geç teşekkül ettiği Devlet-i Osmanî’de yayıncıların sadece entelektüel çevrelerin değil, ahalinin her kesiminin alakasını cezbedecek eserleri keşfedip basması biraz zaman almış gibi görünüyor. Ancak bin sekiz yetmişlere geldiğimizde, Anadolu’nun köy kahvelerinde söylene gelen epeyi bilindik halk hikâyelerinin paitahtta da ilgi çekeceğini hesap edip bu sözlü kültürü yazıya döken ilk yayıncılar, bunun semerisini de çabucak alıverirler. Dilhâne | twitter: @dilhanenet | instagram: @dilhane_net | www.dilhane.net