Dilhâne Şubat Sayısı dilhane-subat | Page 13

Klasik Türk Şiirinde Kızıl Elma’ya Epeynâkıs Kaldığına İnandığımız Bir Bakış Mâhlikâ KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE KIZILELMA’YA EPEY NÂKIS KALDIĞINA İNANDIĞIMIZ BİR BAKIŞ Milli müdaafaya azmedilen bu günlerde gündeme gelen “Kızılelma” ifâdesinin Klasik Türk şiirinde nasıl işlendiğine dair duyulan merakla ve klasik şiirimizin yalnızca bezm, zevk ü sefâ edebiyatı olmadığını, divân şairinin de yalnızca “ayş u nûş”u dile getirmediğini bir kez daha bu vesileyle ispat için birkaç divânı taramak ve bunlarda kökeni asırlar öncesine dayanan “Kızılelma” mefhumunu izlemek istedik. Kızılelma Oğuz Türkleri’nden itibaren Türkçülüğün ülküsü şeklinde kavramlaştırılıp “nerede olduğu ya da olacağı belirtilmeyerek yeryüzündeki bütün Türklerin birleşip kuracakları ideal ülke veya bütün Türklerin ülküsü” şeklinde tanımlanmıştır. “Kızılelma cihan hâkimiyeti ülküsüne bağlı olarak halk kitlelerine ve askerlere, adı ve efsanesiyle yayıldı. Osmanlılarla birlikte ortaya çıktı. Ayasofya’nın önünde dikili bir sütun üzerinde, at üstünde bulunan Justinianus heykelinin ve kürenin (Kızılelma) düşmesi, birçok ülkelerin Türkler tarafından fethine ve imparatorluğun çöküşüne işaret sayıldı. Gerçekten dünya hâkimiyetini temsil eden bu heykelin Anadolu’yu gösterdiği; imparator Justinianus’un “Beni yıkacak kimse buradan gelecektir.” dediği hakkında bir söylenti vardır. Evliyâ Çelebi, Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in doğumunda Ayasofya’nın kubbesiyle birlikte kızılelmanın da düştüğünü yazar.” İşte bu bilgiler etrafında beyitlerde Türk cihan hâkimiyeti telakkisinin sembolü hâline gelmiş “Kızılelma”ya bakalım. Kızılelma’nın Türklük İçin Anlamı ve Cengiz Aytmatov’un Kızıl Elma Hikâyesi, Yrd. Doç. Dr. Banuçiçek Kırzıoğlu