Dilhâne Şubat 2019 şubat2019 | Page 99

Hasretini Yüreğine Hasr Et – Yusuf Kenan Güven “Düştüğü yerden kalkacak” ülküsü; idraklere öfkeli bir mıh gibi saplandığı vakit, kalkacak olana duyulan hasret, Sina çölüne çevirecektir sineyi. Bir damla çamurlu su, ab-ı hayata dönüşecektir o vakit. Varlığı ve yokluğu arasındaki farka bakınca ölüm ve hayat arasındaki nüans hissedilebilecektir. Artık, o varsa sen de varsın iddiası ayağını sağlam basabilecektir yere. Varlık şartımız olan bu duygu, annesine duyduğu hasreti gözlerinden ince ince süzülen ve yüreğindeki eksikliği nefesindeki gitgellerde hissedilen bir çocuğun ki kadar içten olmakla beraber bu belirtilerle sınırlı kalmamalı. Çünkü o çocuk için, duygusunun ertelenmesi veyahut zaman sonra bastırılması mümkün olabilirken bizim için bu hasret; kutlu sancağın altında nefesi sahibine teslim etmekle vuslata erer. Bütün mesele; yürekteki hasreti, ustaca hazırlanmış bir orkestra senfonyası biçiminde pazarlayıp muhatabı çöplüğe boğmaktan imtina etmektir. Haftalarca belki aylarca güneşin kızgın sıcaklığı altında verilen olgunlaşma mücadelesinden mahrum bırakılmış meyveleri dalından koparıp, pazarlamaya çalışan çiftçinin işinde muvaffak olmasının mümkün olmadığı gibi hamallığı da yanına kar kalacaktır. Suriyeli annenin acı çığlığı harlı bir ateş gibi, demirleşmiş yüreklerimizi tavlayıp, Doğu Türkistanlı yetimin arşı titreten feryadı ise balyoz olup onu dövmeden, sarfedilen hiç bir cümlenin hedefine ulaşması mümkün değildir. Meselenin mahiyetine inebilmek adına, yüreğe kök, dile ise dal benzetmesi yapabiliriz. Bilindiği üzere, lezzetli bir meyve sunmanın mahareti dalda değil kökte saklıdır. Kök; derinlere inmeden, meselenin görünmeyen yüzünde çile çekmeden, gayret etmeden dalın meyve verme gayreti beyhude bir çırpınıştan öteye geçemez. 99