Üstâd Necip Fazıl ile Röportaj
Âmine Büşra Çiftçi
Ahmet Hamdi’yi daha düşünen adam kabul ederim, Kutsi biraz dışıyla
yaşayan bir adamdı, içini de belli etmezdi.Kutsi'nin bu dış yüzden işçilik
sanatını o kadar beğeniyorum ki...
Eğer haddimi aşmayacak olursam, gönlünüz ilk kez sevdaya nasıl düştü
merak ederim, müsaadenizle...
-11 yaşımda- Heybeliada'da küçük bir kira evine taşındık. O sırada,
komşularımızdan birinin kızını sevdim, yahut sevdiğimi sandım. Bir gece
mehtapta çamlara çıkıp kızı düşünürken, kalbimin yanında ayrı bir
kalbin vurduğunu duydum; amma tam bir fizik ihsas halinde duydum ve
kendi kendime mırıldandım:
-Demek ki, aşk buymuş!..
Nihayet yoluma, çile ortağım, Neslihan çıktı. Bana nur topu gibi beş
çocuk hediye eden sevgili zevcem...
Bir dönem Avrupa'da bulunmuş biri olarak size suâlim; Avrupalılaşmak
nedir? Yahut Avrupalılaşmalı mıyız?
Bugün Avrupalıda biz, hala Avrupalıyı anlamış değiliz. Bir gün bu
Avrupalılık davasını çok iyi bilen bir Frenk, bana; “Sen -utanıyorum
söylerken- en ileri kulvarda bir Avrupalısın” demişti. Bir büyük abeslerin
katarı içindeyiz. Şu Japonları alır mısınız bir tarafa,çok büyük realite o.
Bugün bütün Avrupalıya rakip bir şekilde, bir şey kuruluyor, bir müspet
ilimler tezgahı kuruyor. Fakat evine potininizi (ayakkabı) çıkarmadan
giremiyorsunuz. Ve dünyanın en geri, en olmaz şeyi olan alfabesini
muhafaza ediyor. Bu ne iş, bu? Yani bu misalleri görememek,
anlayamamak ne iş? Valla döndü dolaştı bu iş şuraya geliyor, size
burkuk gelebilir sözüm: “Bir şeyi teklif hakkı, o şeye mensup olanlara
mahsustur.”