Dilhâne Şubat 2019 şubat2019 | Page 75

Erem Şentürk ile Söyleşi Hasna Para Merhaba Erem Bey. Diriliş Postası ile başlamak istiyorum. Vizyonunuzdan okurlarımız için bahseder misiniz? Lafı hiç dolandırmadan söyleyeyim; Diriliş Postası da Türkiye’nin hatta dünyanın, hatta tarihin bütün gazeteleri gibi son tahlilde ticari bir işletmedir. Vergi levhası vardır, gazete satar fatura keser, reklam alır fatura keser, maaş öder makbuz keser, kağıt alır fatura öder. Bitti. Hepsi bu. Medya budur. Şimdi tam bu adımdan sonra ikinci adımda ayrılma başlar. Gazetelerin asıl ayıldığı yer bundan sonradır, “Parayı nasıl kazanıyorsun” yani; “müşterin kim” sorusu, bir medyanın ne mal olduğunun cevabıdır aslında. Müşteri reklam verense, parayı reklam verenden kazanıyorsa, o gazete namusludur, saygı duyulmalıdır. Milletin habere ihtiyacı vardır, gözünün ulaşamadığı, kulağının yetişemediği yerlerde olan bitenlerden haberdar olmasını sağlar, haklarını hatırlatır ve gündeme argüman üretirsin. Büyük hizmet. Sonra insanlar seni okurlar, yani dikkati üzerine toplarsın buna da tiraj denir, reyting denir, hiç denir ve sonunda topladığın bu dikkati reklam yapmak isteyen isteyen işletmelere satar fatura kesersin. Ne güzel, ne adil bir alışveriş. Ama sen parayı reklam verenden değil de, vakıflardan, istihbarat servislerinden, örtülü ya da açık sermaye sahiplerinin desteklerinden, yabancı ülkelerden, fon ödeneklerinden kanıyorsan işte namussuzluk başlamış demektir. Parayı ödeyen satın almış demektir, satın alınan mal olmuş demektir. Bizim vizyonumuz da bu, misyonuz da bu, korkumuz da bu; “aman tiraj olsun parayı reklam verenden kazanalım, kimse bizi satın almasın” Bir gazeteci “tarafsız” mı olmalıdır? “Tarafsız gazetecilik” meselesi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?