Erem Şentürk ile Söyleşi
Hasna Para
Merhaba Erem Bey. Diriliş Postası ile başlamak istiyorum.
Vizyonunuzdan okurlarımız için bahseder misiniz?
Lafı hiç dolandırmadan söyleyeyim; Diriliş Postası da Türkiye’nin hatta
dünyanın, hatta tarihin bütün gazeteleri gibi son tahlilde ticari bir
işletmedir. Vergi levhası vardır, gazete satar fatura keser, reklam alır
fatura keser, maaş öder makbuz keser, kağıt alır fatura öder. Bitti. Hepsi
bu. Medya budur. Şimdi tam bu adımdan sonra ikinci adımda ayrılma
başlar. Gazetelerin asıl ayıldığı yer bundan sonradır, “Parayı nasıl
kazanıyorsun” yani; “müşterin kim” sorusu, bir medyanın ne mal
olduğunun cevabıdır aslında. Müşteri reklam verense, parayı reklam
verenden kazanıyorsa, o gazete namusludur, saygı duyulmalıdır. Milletin
habere ihtiyacı vardır, gözünün ulaşamadığı, kulağının yetişemediği
yerlerde olan bitenlerden haberdar olmasını sağlar, haklarını hatırlatır
ve gündeme argüman üretirsin. Büyük hizmet. Sonra insanlar seni
okurlar, yani dikkati üzerine toplarsın buna da tiraj denir, reyting denir,
hiç denir ve sonunda topladığın bu dikkati reklam yapmak isteyen
isteyen işletmelere satar fatura kesersin. Ne güzel, ne adil bir alışveriş.
Ama sen parayı reklam verenden değil de, vakıflardan, istihbarat
servislerinden, örtülü ya da açık sermaye sahiplerinin desteklerinden,
yabancı ülkelerden, fon ödeneklerinden kanıyorsan işte namussuzluk
başlamış demektir. Parayı ödeyen satın almış demektir, satın alınan mal
olmuş demektir. Bizim vizyonumuz da bu, misyonuz da bu, korkumuz da
bu; “aman tiraj olsun parayı reklam verenden kazanalım, kimse bizi
satın almasın”
Bir gazeteci “tarafsız” mı olmalıdır? “Tarafsız gazetecilik” meselesi
hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?