Dilhâne Şubat 2019 şubat2019 | Page 70

Târikat-ı Âliyye’nin “Prof.” Şeyhi: Mahmud Es’ad Coşan Tâhir Ceyhun Yıldız Yedi adet doktora ve çok sayıda lisans tezi yönetti. Mahmud Es’ad Coşan Hocaefendi, akademik hayatını başarılı bir şekilde sürdürmekte iken irşad faaliyetleri ile sosyal ve kültürel çalışmalara daha fazla vakit ayırmak isteğiyle, 1987 yılında emekliye ayrıldı. Bundan sonra hocası ve kayınpederi Mehmed Zahid Kotku Efendi’den aldığı tebliğ ve irşad görevini daha aktif yerine getirebilmek için irşâd faaliyetlerine başladı. Çok etkin bir eğitim, kültür, yardımlaşma, sanat ve yayın hizmetlerinde insanları teşvik etti. Her şeyin ilk adımı ondan geliyor, sonra ardından geliyordu. Vakıflar, dernekler kurulmasına öncü oldu. Dergiler, gazeteler kurdu, kurdurdu. Türkiye’de ayak basmadığı yer kalmadı. Bu alanlarda birçok çalışmanın başlamasına önayak oldu. Çok sayıda kitap ve makale kaleme aldı. Kendinden önce gelenlerin başlattığı hadis derslerini Türkiye’nin birçok ilinde yapmak suretiyle yaygınlaştırdı. Günümüz bazı ehliyetsiz, hamiyyetsiz, liyâkatsiz entel merdûdların hadislere saldıracağını görmüştü belki; ki hadislere büyük ağırlık vermişti. Es’ad Efendi’nin şu sözü onun İslâm, Kur’an, sünnet ve tasavvuf anlayışını çok sarih bir şekilde izâh etmektedir: “Biz hiçbir zaman, şerîatin dışında, Kur’ân-ı Kerîm’e aykırı, Sünnet-i seniyye’ye aykırı bir davranışı, küçük bir jesti bile tasvip etme zevkinde ve zihniyetinde değiliz” Bu açıdan kendisinin de çok koyu bir şer’-i şerîf bağlısı olduğunu söyler ve “hem de, bu böyle sonradan olma bir hastalık da değil; çocukluğumdan beri olan bir şeydir. İlkokul, ortaokul çağlarından beri böyle… Bu vasfım hiç değişmedi. (…) Tekkemizin müridleri terbiye kitabı Râmûzü’l-ehâdîs kitabı… Bunu okutan bir yerde yetişmiş olduğumuz için, hadisleri uygulamak, Kur’ân-ı Kerîm’in âyetlerini uygulamak bize göre tasavvuf olduğundan; (…) şer’-i şerîfe bağlılığımız bizi tasavvufa götürdü.”