Himmet Ya Fakih Ahmed
Gökhan Kırcılı
Gönlündeki bu boşluğun bir mürşide intisab etmesi gerektiğini anlayan
Akşemseddin hz. yola koyulur. Henüz gideceği bir Şeyh yoktur. Yolda
aynı dertten muzdarip bir derviş ile karşılaşır. Beraberce Zeynüddin El
Hafi Hz ne gitmek için yola revan olurlar. Bir gece rüyasında Hacı
Bayramı Veli Hz’ni görürler. Boğazında bir zincir geçirilmiş halde görür.
Halep’e giden yolunu Ankara’ya çevirir. Gönlündeki boşluğu o Sultan’a
mürid olarak doldurur. Akşemseddin hazretleri, şeyhi Hacı Bayramı Veli
hazretlerinin yanında kemalat sahibi bir veli olur. Kısa zamanda hilafet
alırlar. Hatta diğer müridleri bu durumdan rahatsız da olurlar. Kırk yıllık
dervişleri dururken, neden bu köse(!)ye kısa zamanda hilafet verildiğini
sorarlar. Cevap Akşemseddin hazretlerinin dedesi gibi sıddık olmasıydı.
Sadakatı ile gönle girmeyi başarmıştı. Beypazarı’na, sonra Çorum Evlek
köyüne son olarak da Göynük’e yerleşti. Bu arada hacca gitti. Şeyhi vefat
edince irşad postuna oturdu. Şeyhi vasiyetinde cenazesini
Akşemseddin’in yıkamasını ve namazını da O’nun kıldırmasını istedi.
Etrafındaki müridleri Akşemseddin çok uzakta olduğu için Şeylerinin bu
isteğinin sağlıklı bir karar olmadığını sandılar. Ve kapı açılıp
Akşemseddin hazretleri huzura girip namazını kıldırdı ve defnettiler. Bu
hal dahi neden diğer müridlerin hilafet alamayışının ispatıdır.
Akşemseddin hz. fetihten önce iki defa Edirne’ye gitti. Bu zamanda
Fatih’in kızını tedavi etti. Kazasker Çandarlıoğlu Süleyman Çelebi’yi de
tedavi ettiler. Şeyhi’nin 2. Murad ile münasbetleri esnasında oğlu 2.
Mehmet ile tanışan Akşemseddin, tahta geçtikten sonra da bu
muhabbetini devam ettirdi. 2. Murad’ın fethi Hacı Bayramı Veli
hazretlerine sorup “ Bize değil ama Köse ile 2. Mehmet’e nasip olacak “
cevabı bu tanışıklığı daha da önemli bir hale getirmişti. İstanbul mutlaka
fethedilecekti.