Gökyüzüne Mi Ahlar?
Hamide Akkaya
“Gökyüzüne uğurladığım dualarım, Âminleri beklemekte şimdi.”
diye diye göğü, mabet eyledim kendime. Dertli hallerimin nihana
ermesinde çare bildim, bildiğime inandım. Üzüldüğümde,
korktuğumda, dertlendiğimde göğe baktım, arınmak için her
şeyden. Arındım da. Çünkü dualarımı hatırladım, oraya her
baktığımda, âmin diyenleri duymanın umuduyla ferahladım.
Ferahlık beraberinde arınmayı da getirdi. Gelenle birlikte,
âminlere karışan her bir duam, şükürle süslendi. Ve ben, ondan
sonra, gökyüzünü dost bildim. Bildiğimi de hiç unutmadım.
Unutmadığımı rehberim saydım. Saydığımdan vazgeçmedim.
Vazgeçişleri sevmeyen dosta emanet ettim dualarımı. Emanetimi
ısmarladım, sonrasında, yâre. Emanetimi söze döktüm, bu
olmayınca, yâri gönle gömdüm. Sözü huzur, yâri imtihan sandım.
Sandığım şeylerden ders alıp, asıl olana yöneldim.