Dilhâne Eylül eylül | Page 59

Bay MÖ Yazı Faruk Yıldız Biliyor musunuz, çok garip bir öğretim yönteminiz vardı. Yetinemiyordunuz! O dönemlerde okullarda hiç de yadırganmayan şiddetin dozu, size yetmiyordu mesela. Tekmelerin, tokatların, hakaretlerin, aşağılamaların ve daha neler nelerin yetmediği karmaşık bir dünyanız vardı. Hepsinin doyasıya tadıldığı, asırlara bedel nice “kırk dakika”lar yaşatıyordunuz bize. Bu kadarını nasıl becerebiliyordunuz, açıkçası bilmiyorum. Derse geldiğinizde önümüzde kitaplarımız açılmış olurdu genelde. Biri sesli okur, diğerleri de onu takip etmeye çalışırdı. Okuyan bir yerde takılır ya da sırası gelen diğerleri kaldığı yerden devam edemezse vay hâline! İşte o vakit gayet “maharetli” elleriniz, avuçlarınıza sığabilecek yüzlerimize iner; yeni yetme kulaklarımıza derin çınlamalar hediye ederdi. Yemiyordu tabii… Aldığımız notlar falan yetmiyordu size. Eksik taraflarımızı tamamlamaksa yine aynı şekilde ellerinize ve hatta ayaklarınıza düşüyordu. Hiç unutmam! Bir defasında -her ne boktan sebep ben de bilmiyorum- kravatımla beni bir sınıfın kapısına bağlamış, sonra da karşıma geçip şöyle demiştiniz. “Hayvan gibi buraya bağlanmak, sana yakıştı.” Ne de utanmıştım o gün. Bunca şiddetin arasında insanı utandıracak bir yol bulabilmek, büyük bir yetenek sayılmalı aslında! Şimdi ise utanmıyorum nedense. Sanırım zaman, utanılan şeylerin ve utanan kişilerin yerini değiştirebiliyor. 59