Bay MÖ
Yazı
Faruk Yıldız
“Bay Mö,
Yirmi sene öncesine ait bir mektup bu. Hiç yazılmamalı ve belki de hiç
okunmamalı aslında. Anlatmak benim için hayli zor olacak çünkü. Size
nasıl hitap etmeli, henüz bunu bile çözebilmiş değilim. O yüzden size “Bay
Mö” deyip geçeceğim sadece.
Aslında kaç sefer niyetlendim bunları yazmaya; ama her defasında
vazgeçtim. Her defasında, bir şekilde kapattığım bu eski defteri açmaktan
korkup kaçtım. İnsanoğlunun en eski alışkanlıklarından biri de bu sanırım.
Korktuğu şeylerin üzerini kapayıp uzaklaşmak… Ama hayatın matematiği
böyle çalışmıyor maalesef. Unutmaya çalışsanız da bazı şeyler daha
derinlerde yaşamaya, kök salmaya devam ediyor. Günü gelince de tıpkı
patlayan bir lağım gibi bütün pisliğini ortaya döküyor yaşananlar.
Sizinle meselemiz hayli eski vakitlere dayanmakta Bay Mö. Hani
memlekette ikinci sınıf vatandaş olmanın pek de zor olmadığı vakitlere…
O senelerde, hatırlar mısınız bilmem, bazı ailelerin değişmez bazı kuralları
olurdu. Çoğu, çocuklarını okula yollarken işi sıkı tutar, adam olsunlar diye
hocalarına sıkı sıkı tembih ederlerdi. Ben de bu sebeple tanımıştım sizi.
İlkokuldan hemen sonra, ilk senemde ellerinize teslim edilmiştim.
“Elleriniz” deyince gülmek geliyor insanın içinden!
Bay Mö, hatırlar mısınız acaba?
Ben on iki yaşlarında bir çocuktum o vakitler. Siz de henüz şimdiki gibi
kelli felli bir profesör olmamış, henüz Tv’lerde boy göstermemiş, şimdiki
şöhretinize ulaşamamıştınız. Malum ortaokulda derslere giriyordunuz.
58