Dilhâne Eylül eylül | Page 47

Yavuz Sultan Selim Han’ın Vefatı Yazı Ahmet Sefa Kahveci Ancak Şah İsmail hâlâ onun Yavuz Sultan Selim olduğunu anlamamıştır. Yavuz yediği tokatın acısını unutmaz. Birkaç sene sonra Çaldıran'da Şah İsmail'i yener ve ona bir mektup gönderir. Mektupta o günkü tokadın acısını aldığını söyler ve ilave eder: " Atacaksan tokadı böyle atacaksın." Aslında Yavuz bütün olanları şiirinde Şah İsmail'e anlatmış ancak Şah anlamamıştır. Herkesin dost olmayacağını bir gün böyle kişilerin karşısına serdar olarak da çıkabileceğini söylemiştir. Osmanlı'nın bu hükümdarının vefatı da beklenmedik ve şok şekilde olmuştur. Sırtında çıkan bir çıbanı hekime dahi göstermeye gerek duymayan Sultan Selim; bu çıbanı hamamda tellâka sıktırmış ve bu patlama sonucu azan çıbana önem vermeyerek Macaristan'da savaşmaya giderken ordusunun başında Edirne yolu üzerinde yatağa düşmüş, son derece tehlikeli bir yara olan ve adına aslan pençesi(şiripençe) denilen bu hastalık onu hâlsiz bırakmıştır. Ölüm onu sırtından hançerleyerek yenmiştir. Yaşama yolunda sonunun geldiğini anlayan Yazvuz'la Nedimi Hasan Can'ın son defa aralarında şöyle bir diyalog geçmiştir. -Hasan bu ne hâldir? -Devletlüm Cenab-ı Hakk'a dönülecek zamandır, demesi üzerine, -Çocuk sen beni bunca zamandır kiminle bilirsin, demiştir. Bu sözlerden sonra fenalaşan Yavuz Sultan Selim'in arzusu üzeine Nedimi Hasan Can'la birlikte Yasin-i Şerif'i okurken 'Selamün kavlen min Rabbirrahiym' ayetine gelindiğinde ruhunu teslim etmiştir.İslâm adına hayatını harcayan bu cihangir, Kur'ânıKerim'in ve okunan duaların ihtişamı içinde 1520 yılının Eylül ayında planladığı büyük emellerini tamamlayamadan ölüp giden Koca Yavuz, idealleriyle birlikte kara toprağa defnedilmiştir. 47