O’nun Kokusunu İzledim
Yazı
Bertan Rona
Doğduğumda annemi kokusundan tanımıştım. Zira gözlerimin gördüklerini,
kulaklarımın işittiklerini anlamlandırabilecek durumda değildim. Oysa koku,
başkaydı. Onun anlamlandırılmaya ihtiyacı yoktu. Koku, bizatihi bir şey ifade
edebiliyordu bana.
Annemle kendimi aynı varlık olarak algıladığım günlerdi. Ben annemdim,
annem de ben. Doğrusu ya, başkaca bir şey yoktu hayatımda. Ama gün geldi
çattı, birden anneme “sen” deyiverdim. Bunu neden yaptığımı bilmiyorum.
Ama bana pahalıya patladığını biliyorum. Çünkü ortada bir “sen” olduğuna
göre bir de “ben” olmalıydı. Maalesef ki onu arayıp bulmak zorunda kaldım.
Evet, “ben”liğimi keşfetmeye başlamıştım. Lâkin çok geçmeden bunun da
yetmeyeceğini anladım. Sen ile ben dışında bir varlığın, zorunlu bir varlığın
olması gerektiğini hissettim. Adına ise “O” dedim. Kendisini görmediğim,
işitmediğim hâlde var olduğunu biliyordum. Üstelik, yeri hiç değişmiyordu.
Annemin kucağında “sen, ben, o” derken de yıllar sonra okullarda dil bana
yanlış olarak “ben, sen, o” diye öğretilirken de hep aynı yerdeydi. Her şeyden
daha sabit duruyordu “O.”
38