Mekke-i Mükerreme
Yazı
Asiye Eroğlu
O, merhamet edenlerin en merhametlisidir. Gidiniz, serbestsiniz!” Ve kutlu
Nebî, Kâbe’yi putlardan temizleyip beraberindeki Müslümanlarla birlikte tavaf
eder. Böylece hasret, vuslatla son bulur. Mekke, coğrafî olarak Arap
Yarımadası’nın batısında bulunan eski Hicaz bölgesinde, Kızıldeniz’in
doğusunda konumlanır. Riyad ve Cidde’den sonra ülkenin üçüncü büyük
şehridir. Şehrin bilinen ilk adı, Kuran’da da geçtiği üzere, Bekke’dir. Büyük
coğrafyacı Batlamyus bu şehre “Macoraba” demiştir. Alabildiğine dağlık bir
şehirdir. Şehrin etrafında on iki bin dağ ve tepe olduğu söylenir. Mekke, doğu
tarafındaki Ebu Kubeys dağının eteğinde bulunmaktadır. Arabistan’ın Tihame
ve Necid bölgeleri arasında bir set oluşturan Hicaz dağları’nın iki boğazının
kesiştiği noktadır. Oldukça kurak ve sıcak bir çöl iklimine sahiptir. Diğer Suudi
Arabistan şehirlerinin aksine kışları sıcaklıklar biraz gerilese de yıl boyunca
yüksektir. Müslümanların kıblegâhı Kâbe’yi içinde barındırmaktadır. Kâbe ve
onu çevreleyen Mescid-i Haram, şehrin ortasında bulunur. Hemen yanında
Safa ve Merve tepeleri bulunmaktadır. Bu vadide şehrin kurulduğu kısım Batın-ı
Mekke olarak adlandırılmakta, Mescid-i Haram’ın bulunduğu yere ise el-Batha
denilmektedir. Her yıl milyonlarca Müslüman, Beytullah’ı da içine alan Mekke’
yi ziyaret ederek hac ve umre ibadetini yapar. Hac dünyevi tüm duygu ve
düşüncelerden uzaklaşmak ve arınmak için iyi bir fırsattır. Gönüller hep birlikte
Beytulah’a akar. Bu kutlu yolculuk mahşerin bir çeşit provasıdır. Her ırktan, her
dilden ve her coğrafyadan insan, burada İslâm kardeşliği paydasında bir araya
gelir.
Kutlu komutan Yavuz Sultan Selim 1517’de Mısır’ı topraklarımıza katınca
Hicaz bölgesi de hâkimiyetimize girdi. Osmanlı padişahları sultanlığın yanında
bir de halifelik makamı kazanmış oldular. Bununla ilgili anlatılan çok hoş bir
kıssa anlatılır: “Yavuz Sultan Selim bir Cuma günü Kahire’de bir camiye gider.
İmam efendinin vâazını dinlemeye başlar.
30