Dilhane Nisan Sayısı nisan | Page 46

MUAZZEZ VARLIK İNSAN Durmuş Ali Ertaş İnsan, kelime ve gönül... Alakasız ve birbirinden uzak görünen bu üç kelime aslında birbiriyle gayet anlamlı ve bütüncül bir ilişki içerisindedir. Varlığımıza delil, sonsuzluğumuza anahtar ve aşk yolunu açan o üç kelime. İnsanın, geldiği yer önündeki karanlıkları aydınlatacak kadar parlaktı. Mazluma dokunmamış eller ve zulmeti hissetmemiş gönüller, insanı özüne döndürecek kadar bilgeydi. İnsan, muazzez olan, her şeyin başlangıcı... Ve onu anlatmaya yemin edercesine var olan kelime... Kelamın içine serpiştirilmiş ahlakı göstermek istercesine. Ve gönül, kelime ipliğinden insanı ilmek ilmek dokuyan... Eskiye bakış, özlem ve hasret dünyasında kıvranan insan, çaresizliğine, korkaklığına ve yalancılığına rağmen hâla bir umut peşindeydi. İnsan, muazzez bir varlık İnsanı ötekileştiren zehirli düşüncelere rağmen, yüzünde tebessüm ile bekleyen yine insanın ta kendisiydi. Kelime, insanın düşünce ahlakının göstergesi ve Gönül, insanı öz değerlerine ulaştıran kılavuzdur. İnsanda, kelime ve gönül bir olmalı, tek bir şeyi söylemelidir. Beslendiği kaynak aynı yer olmalıdır. Mevlana’nın dediği gibi “Güzellik bir, güzel bir. Yar bir, söz bir. Ruh bir, beden bir. Yar bir, söz bir.” Günümüz insanı ikiliktedir. İkilik ise insanın özüne aykırıdır. İkilik can yakar, mekanın mahkumu, zamanın esiri yapar. Yüzünü elleri ile kapatan ve ben ne yaptım çığlığı atan insan, kurtuluşa bir kapı aralamak, vahada kaybolan yolunu bulma çabasındaydı. Öyle mi? Soğuk bir nehrin suyundan içerken, serinlik gönlümüze varmadan evvel sevgimizle örülen, özümüzü temsil eden o evleri, hainliğimiz neticesinde yıkan biz olduk. Ve sonsuzluk ile tatminkar ruhlarımız, bedenlerimiz ile yer değiştirdi. 46