MUAZZEZ VARLIK İNSAN
Durmuş Ali Ertaş
İnsan, kelime ve gönül... Alakasız ve
birbirinden uzak görünen bu üç
kelime aslında birbiriyle gayet
anlamlı ve bütüncül bir ilişki
içerisindedir. Varlığımıza delil,
sonsuzluğumuza anahtar ve aşk
yolunu açan o üç kelime.
İnsanın, geldiği yer önündeki
karanlıkları aydınlatacak kadar
parlaktı.
Mazluma dokunmamış eller ve
zulmeti hissetmemiş gönüller, insanı
özüne döndürecek kadar bilgeydi.
İnsan, muazzez olan, her şeyin
başlangıcı... Ve onu anlatmaya
yemin edercesine var olan kelime...
Kelamın içine serpiştirilmiş ahlakı
göstermek istercesine. Ve gönül,
kelime ipliğinden insanı ilmek ilmek
dokuyan... Eskiye bakış, özlem ve hasret
dünyasında kıvranan insan,
çaresizliğine, korkaklığına ve
yalancılığına rağmen hâla bir umut
peşindeydi.
İnsan, muazzez bir varlık İnsanı ötekileştiren zehirli düşüncelere
rağmen, yüzünde tebessüm ile
bekleyen yine insanın ta kendisiydi.
Kelime, insanın düşünce ahlakının
göstergesi ve
Gönül, insanı öz değerlerine ulaştıran
kılavuzdur.
İnsanda, kelime ve gönül bir olmalı,
tek bir şeyi söylemelidir. Beslendiği
kaynak aynı yer olmalıdır.
Mevlana’nın dediği gibi “Güzellik bir,
güzel bir. Yar bir, söz bir. Ruh bir,
beden bir. Yar bir, söz bir.”
Günümüz insanı ikiliktedir. İkilik ise
insanın özüne aykırıdır. İkilik can
yakar, mekanın mahkumu, zamanın
esiri yapar.
Yüzünü elleri ile kapatan ve ben ne
yaptım çığlığı atan insan, kurtuluşa
bir kapı aralamak, vahada kaybolan
yolunu bulma çabasındaydı.
Öyle mi?
Soğuk bir nehrin suyundan içerken,
serinlik gönlümüze varmadan evvel
sevgimizle örülen, özümüzü temsil
eden o evleri, hainliğimiz neticesinde
yıkan biz olduk.
Ve sonsuzluk ile tatminkar ruhlarımız,
bedenlerimiz ile yer değiştirdi.
46