Dilhane Nisan Sayısı nisan | Page 38

Neden bilmiyorum ama benim yüreğimde çoktan leyla rüzgarları esmeye başlamıştı zaten. Leylâ yakışır mıydı hiç bu kadar çok, bir Leylâ’ya! Kimseye yakışmadığı kadar çok yakışmıştı ama bir imtihan içindeydi belli ki… Leylâ belki de yıllar önce kaybettiğim bir duygunun, bendeki büyük bir dalgasıydı, adı çocukluk… Bırakamadım onu kolayca… ‘’Leylâ! Adın ne kadar güzel, seni öpmeme izin verir misin?’’ deyince, içindeki kocaman gülümsemeyi, ona gülmeyi unutturan insanlara ceza olsun diye saklamıştı yine... Bu ceza infazdan daha ağırdı sevmesini bilenlere… Kara kara yanaklarından öptüğümde, dünyanın en mutlu insanıydım sanki. İçimizde boğulan hüzünlere rağmen, istediği birkaç kuruşu da aldıktan sonra, bana deliymişim gibi hayret içinde baka baka uzaklaşmıştı. Biliyorum Leylâlar beklemez, giderdi hangi devir olursa olsun… Evet gitmişti Leylâ… Gülmeyi saklayan gözleri kalmıştı sadece bende. Başka bir şey kalmamıştı. Beni de götürmüştü gözlerinde sanki… O an bir yerlerde nasıl da asılı kaldığımızı fark ettim. Küçük bir kız çocuğunun bana verdiği mutluluğu, silişi, hatırlayışı, dünya toplansa veremezdi anlamıştım. Anladım ki Leylâların bizden istediği birkaç kuruş değildir sadece. Belki de istedikleri hiçbir zaman bu olmadı, bilmiyorum. Ama anladım ki ayn