Neden bilmiyorum ama
benim yüreğimde çoktan
leyla rüzgarları esmeye
başlamıştı zaten. Leylâ
yakışır mıydı hiç bu kadar
çok, bir Leylâ’ya! Kimseye
yakışmadığı kadar çok
yakışmıştı ama bir imtihan
içindeydi belli ki… Leylâ
belki de yıllar önce
kaybettiğim bir duygunun,
bendeki büyük bir
dalgasıydı, adı çocukluk…
Bırakamadım onu
kolayca…
‘’Leylâ! Adın ne kadar
güzel, seni öpmeme izin
verir misin?’’ deyince,
içindeki kocaman
gülümsemeyi, ona gülmeyi
unutturan insanlara ceza
olsun diye saklamıştı yine...
Bu ceza infazdan daha
ağırdı sevmesini bilenlere…
Kara kara yanaklarından
öptüğümde, dünyanın en
mutlu insanıydım sanki.
İçimizde boğulan hüzünlere
rağmen, istediği birkaç
kuruşu da aldıktan sonra,
bana deliymişim gibi hayret
içinde baka baka
uzaklaşmıştı.
Biliyorum Leylâlar
beklemez, giderdi hangi
devir olursa olsun…
Evet gitmişti Leylâ…
Gülmeyi saklayan gözleri
kalmıştı sadece bende.
Başka bir şey kalmamıştı.
Beni de götürmüştü
gözlerinde sanki… O an bir
yerlerde nasıl da asılı
kaldığımızı fark ettim. Küçük
bir kız çocuğunun bana
verdiği mutluluğu, silişi,
hatırlayışı, dünya toplansa
veremezdi anlamıştım.
Anladım ki Leylâların bizden
istediği birkaç kuruş değildir
sadece. Belki de istedikleri
hiçbir zaman bu olmadı,
bilmiyorum. Ama anladım
ki ayn