Borsanomi 70 Borsanomi70 | Page 59

GÜNCEL TEMMUZ / AĞUSTOS 2018 EKONOMİK VANDALİZM VE ÜRETİM EKONOMİSİ Yunus ERDOĞAN (Akdeniz Manşet Gazetesi) Türkiye’yi yeni bir yönetim sistemine ge- çiren 24 Haziran seçimlerinin akabinde başlayan döviz kurlarındaki ani yükseliş ve dalgalanmalar, ‘ekonomik savaş’ veya ‘ekonomik darbe’ söylemlerini gündemi- mize oturttu. Son haftalarda evde, işye- rinde, sokakta ilgili ilgisiz herkesin dilinde bu kavramlar, dolar ve avro kurlarındaki yükseliş... İktidarın müdahaleleri, Baş- kan Erdoğan’ın kamuoyuna ‘fedakarlık çağrıları’ filan derken korkutucu yükseliş durdu ve bir miktar da düşüş gerçekleşti. Ancak hala döviz an be an inip çıkmaya devam ediyor. Haliyle herkeste tedirginlik de sürüyor. Dün gerçekleştirilen Antalya Ticaret Bor- sası’nın Ağustos ayı meclis toplantısının ana konusu da yine döviz kurlarındaki bu dalgalanmaydı. ATB Başkanı Ali Çandır, seçim sonrası gündemimize bodoslama giren ‘ekonomik savaş’ veya ‘ekonomik darbe’ kavramlarına bir yenisini ekledi; ‘ekonomik vandalizm’... Malum, Vandallık veya akım olarak Van- dalizm, bilerek ve isteyerek, kişiye ya da kamuya ait bir mala, araca ya da ürüne zarar verme eylemi demek. Çandır’ın çı- kış noktası da bu. ATB Başkanı, “Savaşın bile kendine has bir hukuku ve kuralları vardır. Bir rekabet stratejisine ve müte- kabiliyete dayanır. Oysa Trump ve ekibinin tüm dünyaya ve bize dayattığı olgular savaş teriminin hiçbir özelliliğini taşımıyor. ‘Önce Amerika ve yeniden büyük Ameri- ka’ sloganlarıyla örülmüş bumerang etkili bu politikalar ‘Güçlü alır, zayıf verir’ pren- sibine dayanıyor. Dolayısıyla bu prensibe odaklanmış ekonomik politikalar savaş değil ancak ticari ve ekonomik Vandalizm olarak tanımlanmalıdır” dedi. Bugün gelinen noktaya bakınca Çan- dır’ın bu tespitinin son derece yerinde olduğunu görüyoruz. Ali Çandır’ın dünkü toplantıda dikkat çektiği bir diğer husus ise döviz fiyatlarındaki bu artışın sadece ekonomik vandalizme bağlanmaması gerektiği. Çandır, ekonomi çevrelerince 2018 yılının özellikle ikinci yarısında dolar fiyatında ciddi bir hareketlenme olacağı- nın öngörüldüğünü, enflasyon üstü bir artışın zaten beklendiğini belirtti. Son 10 yılın ilk 5’inde yüksek reel faize dayalı po- litikalarla değeri muhafaza edilen TL’nin, son 5 yılda nispi düşük reel faizin etki- siyle ciddi bir değer kaybına uğradığını, bu değerlendirme kapsamında ekonomi temelli rakamlarla hesaplandığında dola- rın bugünlerde aslında 4,95 düzeyinde olması gerektiğini anlattı. Başkan Çandır, “Buna dolar endeksindeki yüzde H’lik ar- tışı da ilave edersek 5,40 gibi bir rakama ulaşmaktayız. Dolayısıyla bu rakamın üze- rinde olan kısmı ekonomi dışı faktörlerin etkisini yansıtıyor” ifadesini kullandı. biz oradayız. Makine ve teçhizat, elek- tronik ürünler, kimyasallar ve ilaçlar şöy- le dursun; gıda ürünlerinin pek çoğunu ithal ediyoruz. Sri Lanka’dan çay, Şili’den elma, Peru-Bangladeş ve Etiyopya’dan kuru fasulye ve daha bir çok şey... Niye ? Çünkü üretim yok. Çünkü rahata alıştık. Neredeyse tüm ülke krediyle ve de ‘lüks’ yaşıyor. Cep telefonu kullanımında Avru- pa birincisiyiz mesela... Demem o ki; Eğer içinde bulunduğumuz bu darboğazdan çıkmak istiyorsak Çan- dır’ın ve tüm ekonomi çevrelerinin üs- tüne basa basa vurguladıkları gibi derhal üretime yönelmeliyiz. Bireysel olarak ve ülke olarak... Yani Başkan Çandır özetle diyor ki; Adına ekonomik savaş, darbe veya vandallık ne derseniz deyin bunun dolar fiyatlarına yansıması sadece 1-1,5 lira seviyesinde... Kalanı ise bugüne kadar izlenen ekono- mi politikalarındaki yanlışlar, hatalar. Peki ne yapılması gerekiyor ? Tüm ekonomi çevreleri gibi Başkan Ali Çandır’ın da bu konuda ortaya koyduğu tek reçete var; Üretim... Türkiye hızlı bir şekilde üretim ekonomi- sine geçmeli. Avrupa’nın en genç nüfusa sahip ülkesi olmakla övünüyoruz. Öyleyiz de. Kanı kaynayan, üretken, aktif ve ag- resif bir nüfus demek bu. Ancak ne var ki, bizim agresifliğimiz genelde tüketim üzerine... Ülkemizde uygun koşullar olmasına rağ- men ithal ettiğimiz sayısız ürün var. Onu geçtim, vakti zamanında kendi ihtiyacı- mızı karşıladığımız gibi dış ülkelere ihraç ettiğimiz ürünler vardı, bugün onları bile üretemez hale geldik. Bir tembellik, bir durgunluk var üzerimizde. Hani derler ya, ölü toprağı serpilmiş diye, aynen öyle bir haldeyiz. Nerede hazır bir şey varsa 57