de konusu yapılmıştır. Örneğin, 1998 tarihli ABD Dijital Bin Yıl Telif Hakları Kanunu, 2001 tarihli Avrupa
Birliği Bilgi Toplumu Direktifi ve ülkemizde 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun 72. maddesi DRM
teknolojilerini ve bu teknolojik çözümleri etkisiz kılmaya yönelik fiilleri, düzenlemiştir. DRM teknolojileri, dijital mecrada, eser niteliğindeki içeriğe etkin
koruma sunmakla birlikte, esere yasal olarak erişim
sağlayan kullanıcıların eser nüshaları üzerindeki
meşru tasarruflarını da sınırlandırabilmekte ve bu
bakımdan olumsuzluk yaratmaktadır. Bu teknolojiler,
şahsen çoğaltma, eğitim ve öğretim amaçlı kullanım
gibi geleneksel hukuk ile tanımlanmış telif hakları istisnaları ve sınırlandırmalarından kullanıcıların
yararlanmasını da engellemesi nedeniyle doktrinde
yoğun olarak eleştiri konusu yapılmaktadır. Diğer
yandan, eser sahipleri ve bağlantılı hak sahiplerinin
haklarının korunması yanında, kullanıcı haklarını da
sınırlayan DRM teknolojilerini dijital içeriğe yerleştiren şirketler aleyhine, kullanıcılar ya da tüketicileri
temsil eden sivil toplum örgütlerince sık sık yargı yoluna başvurulduğu ve bu konuda önemli yargısal kararlara imza atıldığı da görülmektedir. Örnek, “XCP”
– “MediaMax” adlı DRM teknolojilerini konu edinen
2005 tarihli ABD Sony BMG Davası ile “Testify” vakası
olarak bilinen 2006 tarihli Warner Müzik Fransa Da-
vası, DRM teknolojilerinin kullanıcılar açısından yarattığı olumsuzluklara ilişkin önemli içtihatlar ortaya
çıkarmıştır.”
Bu açıklamalarınız, dijital teknolojilerin, sadece eser sahipleri açısından değil, kullanıcılar ya
da tüketiciler bakımından da bir takım olumsuz
sonuçlar yarattığına işaret ediyor. Buradan hareketle, telif hukuku, günümüz teknolojik gelişmelerine yetişebiliyor mu? Daha doğru bir ifade ile hukuk, teknolojinin yarattığı olumsuzluklara anında
cevap verebiliyor mu?
“Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler
karşısında hukuk sistemi, doğası gereği daha durağan
ve yavaş gelişme kaydeden bir yapıya sahip. Hukuk
sistemi, toplum hayatında ortaya çıkan yeni olgu ve
olayları veri kabul eder ve bunlara karşı, sonradan
refleks geliştirir. Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki
gelişim ve değişim o kadar hızlı ki yasa yapma sürecini düşündüğümüzde, teknolojinin ortaya çıkardığı
her yeni soruna hukuk sisteminin anlık ve hızlı çözümler sunması beklenmemeli. Bilişim ve teknoloji
alanını ilgilendiren herhangi bir kanun taslağı metni,
hazırlık sürecinden geçip kanunlaşıncaya kadar geçen süreçte, yeni bir teknolojik gelişme karşısında
daha o aşamada güncelliğini yitirebiliyor; bazen tas59