Bookmark Sayı 3 - 2014 | Page 61

de konusu yapılmıştır. Örneğin, 1998 tarihli ABD Dijital Bin Yıl Telif Hakları Kanunu, 2001 tarihli Avrupa Birliği Bilgi Toplumu Direktifi ve ülkemizde 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun 72. maddesi DRM teknolojilerini ve bu teknolojik çözümleri etkisiz kılmaya yönelik fiilleri, düzenlemiştir. DRM teknolojileri, dijital mecrada, eser niteliğindeki içeriğe etkin koruma sunmakla birlikte, esere yasal olarak erişim sağlayan kullanıcıların eser nüshaları üzerindeki meşru tasarruflarını da sınırlandırabilmekte ve bu bakımdan olumsuzluk yaratmaktadır. Bu teknolojiler, şahsen çoğaltma, eğitim ve öğretim amaçlı kullanım gibi geleneksel hukuk ile tanımlanmış telif hakları istisnaları ve sınırlandırmalarından kullanıcıların yararlanmasını da engellemesi nedeniyle doktrinde yoğun olarak eleştiri konusu yapılmaktadır. Diğer yandan, eser sahipleri ve bağlantılı hak sahiplerinin haklarının korunması yanında, kullanıcı haklarını da sınırlayan DRM teknolojilerini dijital içeriğe yerleştiren şirketler aleyhine, kullanıcılar ya da tüketicileri temsil eden sivil toplum örgütlerince sık sık yargı yoluna başvurulduğu ve bu konuda önemli yargısal kararlara imza atıldığı da görülmektedir. Örnek, “XCP” – “MediaMax” adlı DRM teknolojilerini konu edinen 2005 tarihli ABD Sony BMG Davası ile “Testify” vakası olarak bilinen 2006 tarihli Warner Müzik Fransa Da- vası, DRM teknolojilerinin kullanıcılar açısından yarattığı olumsuzluklara ilişkin önemli içtihatlar ortaya çıkarmıştır.” Bu açıklamalarınız, dijital teknolojilerin, sadece eser sahipleri açısından değil, kullanıcılar ya da tüketiciler bakımından da bir takım olumsuz sonuçlar yarattığına işaret ediyor. Buradan hareketle, telif hukuku, günümüz teknolojik gelişmelerine yetişebiliyor mu? Daha doğru bir ifade ile hukuk, teknolojinin yarattığı olumsuzluklara anında cevap verebiliyor mu? “Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler karşısında hukuk sistemi, doğası gereği daha durağan ve yavaş gelişme kaydeden bir yapıya sahip. Hukuk sistemi, toplum hayatında ortaya çıkan yeni olgu ve olayları veri kabul eder ve bunlara karşı, sonradan refleks geliştirir. Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişim ve değişim o kadar hızlı ki yasa yapma sürecini düşündüğümüzde, teknolojinin ortaya çıkardığı her yeni soruna hukuk sisteminin anlık ve hızlı çözümler sunması beklenmemeli. Bilişim ve teknoloji alanını ilgilendiren herhangi bir kanun taslağı metni, hazırlık sürecinden geçip kanunlaşıncaya kadar geçen süreçte, yeni bir teknolojik gelişme karşısında daha o aşamada güncelliğini yitirebiliyor; bazen tas59