Bookmark Sayı 3 - 2014 | Page 50

bookmarkoyku TANGO İ Hazırlayan: Ş. Nezih Kuleyin nebolu Kuvayı millîye Reisi Emin Bey’in karargâh olarak kullandığı iki katlı evin önüne geldiğimde gümbürtüyü andıran sesiyle bir yandan bana bağırıyor diğer yandan da cep saatini çıkartmış o kadar uzaklıktan gözüme sokacakmış gibi göstererek ‘Vay muharrirlerin şahı bakıyorum uykuperver olmuşsun, saat yedi oldu ancak teşrif edebildin’ diyordu. ‘Ne olacaktı’ diye düşündüm içimden, üç gündür yoldayız zaten bir de sabahın köründe mi kalkacaktık. ‘Bize uykuperver değil, dense dense uyku muhtacı denebilir’ diye düşünürken zaten binanın bahçesine gelmiştim. Kapıdan bir kurşun hızı ile geçip hızla yukarı çıkmayı planlıyordum, merdivenin ilk basamağına ayağımı yeni atmıştım ki arkamdan ‘Gündüz bu ne sürat kardeşim’ diyen tanıdık sese doğru döndüm. -Ferdi sen burada - Evet - Oğlum sana ihtiyati görev vermezler, ne işin var burada? - Haberin yok galiba Meclisi Mebusan silahların cepheye ulaştırılmasının cephede savaşmak kadar önemli bir görev olduğuna karar verdi. Boş ver şimdi bunları Emin Bey’i bekletmeyelim, bilirsin biraz delidir. Yukarı çıktığımızda Emin Bey’i masasının önünde kollarını açmış beni beklerken buldum. ‘Kanının sıcaklığı yüzüne vurmuş bu adamın’ diye düşündüm. Sarılmamızın içtenliğini ne kadar iyi bir yazar olsam da anlatamayacağımı hissettim . Sen de otur Ferdi, her ne kadar iki simidimiz varsa da artık yapacak bir şey yok. Sağ olun komutanım ben tokum, biliyorsunuz benim evini kiraladığım Zehra Teyze oğlunu İnönü’de kaybettiği için çökelekten, bazlamaya neyi varsa bana yedirmeye çalışıyor, korkum o ki cepheye çağıracaklar sürünemeyeceğim Bir şey olmaz görüyor musun Gündüz, -adam her zaman şanslı Musul’da kurşun kulağını sıyırır, Bakü’de öldü zannedip bırakırlar, neyse bırakalım Ferdi’yi sen niye geldin. Bu günlerde dünya bizim nasıl olup da kamyonsuz, trensiz bu kadar cephaneyi cepheye, bu hızla nasıl naklettiğimiz merak… Kapı vuruldu bir asker Emin Bey’i selamladıktan sonra Ferdi’ye dönerek : Komutanım üçüncü kafile yola çıkmıyor Neden? Tangoları gelmemiş. Onların tangoları Fitnat Hanım değil mi? Evet. Ferdi şimşek hızıyla ayağa fırladı. Emin Bey’e: Komutanım bilirsiniz Fitnat hanım en fedakâr kafile mümessilidir. Mutlaka çok önemli bir şey olmalı, izin verirseniz hemen evine 48 gidip bakayım. Ben de gelebilir miyim? Gidin bakalım. Binanın kapısından çıkınca Ankara’ya kadar cephane götürecek üçüncü kafileye gözüm ilişti. Hazırdılar, Anadolu’nun fedakar kadınları bir kısmının ayaklarına bez sarılmış, bazıları bebeklerini sırtlarına bağlamışlar en önde ise kendilerine yol boyu eşlik edecek olan iki Mehmetçik ve cılız öküzleri ile tamir edilmekten gerçekte hangi ağaçtan yapıldığı belli olmayan kağnılar. Şimdi yola çıkması gerek bu kafile ‘tango’larını bekliyorlardı. Ferdi kardeşim nedir bu tango işi? Sehirli kadınların kılık kıyafeti ile dalga geçmek için onlara buralarda tango derler. Peki kafile neden hareket etmiyor? Kafilelerde yaklaşık otuza yakın kadın olur. Bunların fedakârlığı anlatılamaz, yağmur yağar çocuğunun örtüsünü alır top mermisinin üzerine örterler. Bazen de kağnının birinin öküzü ölür onun yerine kendilerini koşarlar. Bilirler ki dünyanın en önemli işini yapmaktadırlar. Hâlâ bu tango işini anlayamadım. Nasıl oldu bilmiyorum, bu kafilelere katılan şehirli kadınlar başlangıçta etek gibi şık şeyler giyiyor ve narin yapılarıyla ötekiler tarafından giyimleri ve davranışları nedeniyle ‘’tango’ denilerek dalga geçiliyorlardı. Fakat onlar, önce kafilelere katıldılar sonra ortaya çıkan beklenmedik sorunlara buldukları çözümlerle kafilelerin güvenini kazanıp kafilenin komutanı durumuna geçtiler. Kendilerine güvenildi, onlar da bu güveni hak ettiler. Hatta öyle bir şey oldu ki tangosuz bir kafile yola çıkamaz oldu. Fitnat hanım da bunlardan biridir hemen şu köşeyi dönünce evlerini görürüz. Köşeyi döndüğümüzde evin önündeki kalabalık bizi karşıladı. Fitnat Hanım’ın babaannesi henüz ölmüştü. Bizi içeri aldılar. Kadınlar hep bir ağızdan ağıt yakmaya başlamışlardı. Fitnat Hanım babaannesinin baş ucunda ellerinden tutmuş bitkin bir hâlde diz çökmüştü ve gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuş bir vaziyette oturuyordu. Bizim odadan içeri girmemizle birlikte odadakilerin bakışları bize yöneldi. Fitnat Hanım da bize döndü, bakışlarından bir şey anlamak olanaksızdı. Ferdi rahatsız olmamasını işaret etti, herkese başsağlığı dileyip çıktık. Gündüz, aklımda bir çözüm var. Birinci kafilenin tangosu Mihri Hanim dün gece geldi ama hiç düşünmeden yola çıkabilir ona uğrayıp durumu anlatalım. Sen bilirsin. İnebolu o zaman bir ucundan bir ucu en fazla on beş dakikalık bir kasabaydı. Mihri Hanım’ın kapısını çaldık olayı anlatmamızla birlikte beş dakika sonra hazırdı. Fitnat’a başsağlığı bile dilemeye vaktimiz yok değil mi komutanım dedi. Polatlı’ya cephaneyi ucu ucuna yetiştireceğiz. Bugünler bitecek Mihri Hanım, bizim kararlılığımızı kim yenebilir ki… Meydana geldiğimizde yola çıkmak üzere bıraktığımız kafilenin yerinde yeller estiğini gördük. Şehrin dışına doğru baktığımızda son kağnıyla birlikte gözden kaybolmaya başlayan kadınların siluetleri görünüyordu. Mihri Hanım yüzümüze baktı ve: ‘Fitnat’ dedi ‘o tangoların sultanıdır’.