Boat and Yacht News 2017/4 | Page 65

Sportİf Balıkçılık
( bow-thruster ) varsa , katlamalı strese girdiklerinden bunların ömrü de bir o kadar katlamalı kısalacatır . Artık sadece dümen tutmayı değil , bunları da kullanmayı bilmeniz gerekecek . Ama en önemlisi , parantezi kapatarak , “ yarışma ortamında avlanma ” konusuna dönersek , tüm okuyucuların dikkatini birkaç konuya özellikle çekmek isterim . Büyük balık sözkonusu olunca , yukarıda sözünü ettiğimiz bu verimli meraların dikkate alınması gereken birkaç gizli handikapları olduğunu herkesin bilmesi gerekir . Birincisi , o sularda takılıp yerleşen balıklar artık tembelleşiyor . Geçici balık gibi mücadele anlamında dinamik olmuyor . Sportif balıkçı için önemli olan , olayın “ challenge ” yani “ meydan okuma ” yanı zayıflıyor . Tıpkı ev çocuğu ile sokak savaşçısı arasındaki fark gibi . Yani balık metroseksüelleşiyor ! Üstelik kıvam ve lezzetleri de farklı oluyor . İkincisi , o sularda takılıp dolaşan balıklarda , yetiştirmecilikte kullanılabilen hormon ve antibiyotik gibi yapay destek gıda maddelerinden fazlası bulunması yanı sıra yem artığı ve dışkı birikimleri yüzünden bakteriyel türeme sonucu hastalıklar olma ihtimali de yüksektir . Nitekim yetiştiricilik yapan işletmelerin bazıları hastalıklı ya da ölü balıkları imha etmek yerine doğaya geri salabiliyor . Örneğin , ciddi bir orkinos yetiştiricisi kafesinde yaralı balığı gördüğünde tutmak istemez . Hem enfeksiyon kapabilir ve diğerlerine bulaştırır diye hem de böyle bir durumda boşuna beslememek için de . Onu kafesten atar , duruma göre de ya imha eder ya da doğaya geri salar . O balık da , uzunca beleş beslenmeye alıştığından , bir süre etrafta avanakça dolanır , her gördüğü ve bulduğu yeme saldırır . Son üç yıl içinde benim de başıma iki kez kıvamsız hasta balık denk geldi . Dikkatli olmak gerekiyor . Üçüncüsü ise , özellikle akya ve orkinos gibi büyük balıklar için , çiftlik dibi avlanma ile ilgili . Tahmin edilebileceği gibi , bu cins büyük avcı türler , avları olan ince balığı ya suyun üst katmanlarına doğru ya da dibe doğru yakalar . Bir diğer yol ise set oluşturan kıyıya veya bu durumda çiftliklerin ağ duvarlarına doğru sıkıştırarak yakalar . Dolayısıyla da çifliklerin görünen sınırlarına yaklaşıldıkça balıkların tasmalanması olasılığı artar . Bu görünürde doğru olsa da , tasmalanma yani balığın iğneli yemi yutması ile yakalanması arasında büyük fark vardır . Çoğu zaman o yakınlıkta yakalanan balıkların neredeyse tümü oltayı kopararak kaçar ve bazen de kurtulur . Zaten o anda balık ha 150 kilo imiş ha 350 kilo … Farkına bile varamazsınız . Zaten 80 - 90 HP ’ ye eşdeğer bir güç ile 60 km / s bir hızla kaçarken makinedeki misinanızı 30 saniyede boşaltır ! Ve tabii ki kaçan balık büyük olur . Üstelik ağzında 200 metre misina ile kaçtıysa : Vah ... Tüh ...! Ancak bilinmesi gereken şudur ki , o çiftlikler deniz dibine koca çapalar ve
tonozlar ile , dolayısıyla da kalın zincir ve tonoz halatları ile bağlıdır . Bunlar da , kafeslerin şamandıra ile işaretli kenarlarının dip derinliğine göre 300 metreyle 450 metre açığa doğru uzanır ( asgari olarak derinlik x 3 !!). Kabaca , her kafesin en az 8 veya 16 , ya da kafes kümesinin kafes boyu , adedi ve toplam alanına göre 20 ile 40 arası tonozu ve tonoz halatı olabiliyor . Kısacası gördüğümüz her bir yüzer kafes şamandıralarının su altı kısmı , ortalama 400 metre kadar bir mesafede üstü yosun ve midye kaplı bir halat ağından oluşuyor . Evet kanunlar 200 metre veya 300 metre diyor ama neticede şunun
65