Boat and Yacht News 2017/4 | Page 62

Sportİf Balıkçılık

Balıklar ve Balıkçılar : Oltanın her bİr ucunda bİr yarışmacı ...

“ Sportİf Balıkçılık ”

Yazı : Elvio Pennetti

Yarışma . Av ve Avcı . İkisi de kazanmak için mücadele ediyor . Birincisi canını kurtarmak için boğuşurken diğeri , zevk almanın yanı sıra kendine ya da birilerine bir şeyler ispatlamak veya ünlü olmak için uğraşıyor . Bu sene , gerek Teos ’ ta ( TMT ) gerekse Alaçatı ’ da ( AIFT ), yarışmacılarımızın büyük çoğunluğunun bazı batıllaşmış inançların yersiz oluğunun farkına varmaya başladığını gördük . Bunun nedenlerini ilerideki satırlarda anlatmaya çalışacağım . Buradaki amacım ders vermek değil . Sadece ve özellikle yetiştirme alanlarında avlanma , yarışma konusunda bilgilendirme , bazı kör saplantılara açıklık getirme ve dikkat çekme olacaktır . HIRS : İçimizden çok az kişi bu atasal ( atavistik ) davranış şeklini kabul edebilse de , hepimizin içinde az veya çok bu hırs var ! Kimilerimiz bunu yönetim kurullarında , kimimiz tenis , golf ya da futbol sahalarında , kimimiz de kara veya deniz olsun av meralarında sergiliyor . Evet , HIRS ! Bu hırs şeytanı bizleri çoğu zaman bencil ve gayri medeni davranmaya itiyor . Hatta işin ucunda dolaylı da olsa ciddi kazanç varsa , mızıkçılık yapmacasına ya da bilfiil yapmaya çalışmacasına itiyor . Gelelim amatör balıkçılık camiasına . Burada da aynı şeyleri izliyoruz ne yazık ki . Her ne kadar bu dinlence faaliyeti sözüm ona bir spor olarak nitelendirilse de , müsabaka seviyelerine ulaştığında , Facebook , Instagram ve benzeri platformlar uğruna , kamera objektifi veya podyuma çıkabilmek için insanoğlu neler yapabiliyor neler . İşte burada “ sportif balıkçılık ” farkındalığı devreye giriyor . Yani bu işi hem bir spor olarak hem de sportmence yapmak . Ve bu üsluplu davranışı sadece yanındaki yarışmacı insana değil , oltanın diğer ucundaki yani su altındaki rakibine de göstermeli . Etik davranış dediğimiz budur . Bu davranış şekli her ne kadar ferdi faaliyetlerde de geçerli olması beklenirken , özellikle yarışmalarda daha fazla önem taşıyor . Bencil ve gayrı etik davranışlar bu kez diğer yarışmacıların hürriyetlerine tecavüz edip haksız rekabete de yol açabiliyor . Yıllar boyunca , az da olsa , ne yazık ki zaman zaman bu tür tatsız durumlara şahit olabildik . Hele “ daha verimli olan ” balık yetiştirme alanları çevresinde yarışıldığında , trajikomik davranışlar şaşırtıcı seviyelerde sergilenebildi . Balık yetiştirme alanlarını tekrar tekrar alerjik şekilde konu etmemin birden fazla sebebi var . Balık çiftlikleri her ne kadar gıda kaynağı olarak çok önemli olsa da , çevre açısından zararları da söz konusu olabilmektedir . Özellikle de bir bölgedeki sayıları ve yoğunlukları asgarinin üzerinde ise . Tıpkı bizde olduğu gibi . Ama öte yandan da , amatör balıkçılık gözlüğü ile tek taraflı baktığımızda , bu tür meraların birer mıknatıs oluşturduğunu kabullenmemiz gerekir . Bir kere yetiştirme alanı dediğimizde sadece çiftliklerin kendilerini değil , onların bulunduğu tüm bölgeyi düşünmek gerekir . Bunlar artık yakınlarından gelen geçen avcı balıklara koku ve titreşim yolu ile “ mama = hayat ” sinyalini gönderip onları çekiyor ve süreli de olsa oralarda takılmalarına
Yıllar boyunca , az da olsa , ne yazık kİ zaman zaman bu tür tatsız durumlara şahİt olabİldİk . Hele “ daha verİmlİ olan ” balık yetİştİrme alanları çevresİnde yarışıldığında , trajİkomİk davranışlar şaşırtıcı sevİyelerde sergİlenebİldİ . sağlıyor . Yem atıkları mikro-faunayı çekiyor , mikro-fauna ince balığı çekiyor , ince balık orta boy balığı , orta boy da büyük balığı çekiyor ve orada tutabiliyor . Bir “ mikro kozmos ” oluşuveriyor . Buna ek olarak da , arada bir kafeslerde yırtılma veya patlama olursa doğaya balık kaçıyor ve zoraki bir geri dönüşüm oluyor . Eskiden yem peşinde koşup , balık o bölgeden sadece geçerken , ister trança gibi dip balığı olsun ister akya , kuzu / avcı veya torik / orkinos olsun artık orada bir mola vermeden edemiyor . Ve bu mola birkaç ay sürebiliyor . Sonuçta “ minimum efor ” neticesinde o suları kolayca terk etmiyor ve halk lisanı ile “ nerede beleş ... orada yerleş ” sendromu devreye giriyor . Gıda zincirinin en üstündeki darbeci ise işte burada kendini gösteriyor . İnsanoğlu ! Ticari balıkçı kanun gereği fazla yaklaşamıyor , amatör balıkçı ise seviniyor . Nitekim onun için o mera artık verimli oluyor . Bir bakıma da doğru esasında . Ama olaya sportif balıkçılık açısından bakmak istediğimizde , bunun balıkçı için de nerede beleş orada yerleş mantığına dayandığını kabullenmemiz gerekir . İşin etiği bir yana “ tembelce ” yaklaşım hâkim oluyor . Son yıllarda ülkemizin muhtelif sularında , çiftlik yanı , kenarı hatta dibi avlanma metodu , ferdi avlanmalarda artık bir standart şeklini alırken , yarışmalarda da sınır tehditlerine rağmen bir alışkanlık seviyesine varan bir eğilim oluşturdu . Yüzey ya da dip olsun , “ Sırtı ” çekme , harbi ( yemsiz ) “ Jigging ”, “ Popping ” tabiri ile at-çek gibi diğer kale değer avlanma yöntemleri kenara atılmıştır , hatta unutulmuştur . Halbuki bir o kadar verimli olabildikleri gibi , çeşitlilikleri ve sürpriz etkileri ile farklı zevkler tattırır . Zaten Jigging dediğimiz yemsiz yöntem yem kullanarak tamamen dip balıkçılığına dönmüş vaziyette . Şimdi de neredeyse herkes yemini satın alıp doğal akvaryumlarda abone olmuşcasına
62