Bir Kitap Bin Etkinlik 2 Final Dergisi/Etwinning project | Page 74

Küçük bir çam ormanı .Vakit sabah arı sinek kuş sesi. Ormanda herkes sabah telaşı içerisinde .Kuşlar sabah erkenden yemlerinin peşine düştüler .Arılar çiçeklere koştular. Sincap fındığını yeme çabası içerisindeydi. Güneş çoktan doğmuştu . Ormandaki bütün hayvanlar işlerini bitirip biran önce göç edecek yeni kuşları beklemek istiyorlardı. Vakit öğleni bulmuştu .Hayvanlar göçmen kuşları görünce çok sevindiler. Hep beraber göçmen kuşları karşılamaya gittiler .Göçmen kuşlardan bazıları uzun yolculuk nedeniyle susuz aç ve yorgundular . Bunları gören ormandaki hayvanlar hemen birlik olup onlara yiyecek ve su getirdiler. Fakat bir sorun vardı kuşların kalacak yerleri henüz yapılmamıştı. Bu kadar kuşa yer hazırlamak uzun zaman gerektirirdi.Hayvanlar konsey oluşturarak hepsi bir elden yuva yapmaya koyuldular. Birlikte bir dayanışma içerisinde hep birlikte yardımlaşarak kuşlara sıcacık yuvalar yaptılar. Göçmen kuşlar o gün o evlerde kaldılar. Ormandakiler bir kez daha birlikten nasıl güzel işler çıkacağını anladılar ve bundan sonra hep beraber birlik içinde güçlüklerden başa çıktılar. (Kübra Yeşilyurt) ‘Küçük bir çam ormanı. Vakit sabah. Arı, sinek, kuş sesi. Heyecanla etrafıma bakıyorum. Hiç kimse yok. Gökyüzünde süzülen kuşların sesleri gelirken alnımdan sıcak sıcak akan terleri hissedebiliyorum. Soğuk. Havada bir gariplik var sanki. Her zaman ki gibi değilmişçesine bana bakıyor. Bense farklı bir kaçıştan sonra uyanmış ve korkuyla dışarıya çıkmıştım. Anlık bir his. Sonra bu küçük ormandan ayrılmaya karar verdim. Buradan da gidecektim işte. Ama nereye? Bilmiyordum. Umursamıyordum. Biraz daha düşününce neyle gidecek olmamın umursamam gereken bir sorun olduğu nu farkettim . O gün öğle vaktine kadar o küçük ormanda vakit geçirdim.Düşündüm.Sürekli yaptığım şeyi yaptım ve düşündüm. Düşünüyordum yine de sorunlar karşısında bir çözüm bulamıyordum.Kuşlar da gelip geçmişlerdi zaten. Onlar bile terketmişti gökyüzünü. Gökyüzü bomboştu. Yokmuş gibi.Buraya bir şekilde gelmiştim ve geri dönebilecekmiydim , bilmiyordum. Ben etrafa bakarken bir kaç metre kadar uzaklıkta bulunan çalılar arasından beyaz sakkalları olan, kıyafeti doğru dürüst olmayan bir adam bana doğru adım atmaya başladığında burada olmamayı diledim. Neden gelmiştim ki? Peki kendime kızmanın bir faydası oluyor muydu?Olmuyordu. Ben sürekli kendime kızıyordum. Suçlu buluyordum kendimi. Bir hışımla bu küçük ormana gelmiş ve nasıl döneceğimi gerekli zamanda düşünmemiştim. Ayrıca şu son zaman da hiç bir şeyin faydası olmuyordu bana. Doğruya buraya kafa dinlemeye, huzur bulmaya gelmiştim. Görünen o ki huzur da benden kaçıyordu. Bende bekliyordum. Bana doğru gelen yaşlı adamı bekliyordum. Huzuru bekliyordum. Buradan gitmenin yada her zaman burada kalmanın bir yolunu bekliyordum. Genelde bu şekilde çözümler bana kendiliğinden gelmez ama bu sefer olmuştu işte. Yaşlı adamla uzun süre konuştuk. Bana yardım edebileceğinden, kendisinin de buradan gitmesi gerektiğini anlatmıştı. Bende dinlemiştim. Bir arabası olduğunu öğrendim. Yalnız süremiyordu. Ben arabayı sürebilecek güçteydim .Anlaşmıştık. Tüm bunlar yolunda giderken beklenmedik bir şekilde araba durdu. Herhalde bir şeye ihtiyacı vardı. Bir şeyi bozulmuştu. Yaşlı adam uğraştıktan sonra pes edip ellerini başına koyarak inlemeye başladı. Bense okuyamadığım için küçük yaşta kısa süreliğine de olsa sanayide çalışmıştım. Yarım saat gibi bir sürede sonun da varmıştık (Esra Ekiz) 74